REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 2245 - Toplam yanitlar: 1

GONDEREN: BaSBuG__ on 12/21/2010 17:48:34


TÜRK DÜŞMANI MÜNAFIKLAR!
YA GAHHAR ESMASI !!!!

Prof. DR. Zekeriya Kitapçı Hoca, koca bir ömürlük emeğinin neticesi yazmış olduğu “Hz. Peygamber’in Hadislerinde Türkler” isimli eserinin, “Osmanlı Türkleri” bölümünde, Peygamber efendimizin sahabelerinden olan YÜSEYİR B. CABİR tarafından nakledilen bir Hadisten ve o Hadiste anlatılan zorlu savaş sahnelerinden bahseder.
Müslümanların, İslam’ın amansız düşmanı olan Haçlı zihniyetine karşı yaptıkları bir savaşı anlatan o ünlü Hadisi şu cümlelerle nakleder:
“İşte o harplerinizde Müslümanlar ölüm için bir öncü fırka kuracak, ta gece aralarına girinceye kadar çarpışacak, hiçbir taraf galip gelemeyecek ve öncü fırkalar bitecektir.

Daha sonra Müslümanlar ölüm için tekrar bir öncü fırkası daha kuracak, gece aralarını ayırıncaya kadar çarpışacak, onlar da, bunlar da, hiçbiri galip gelemeyecek, bu fırka da bitecektir.
Daha sonra Müslümanlar ölüm için yine bir öncü fırka teşkil edecek, öyle ki galip gelmedikçe geri dönmeyecekler ve akşama kadar çarpışacaklardır. Nihayet onlar da bunlar da geri dönmeyecek, hiçbiri galip gelemeyecektir.
Dördüncü gün gelince, düşmanlara karşı ehl-i İslâm’ın geride kalan askerleri ilerleyecek, Allah düşmanlarını yenilgiye uğratacak ve onlar düşmanları misli görülmemiş bir şekilde tepeleyeceklerdir.

Bir babanın yüz oğlu olsa bile bu harpten sonra bir kişinin sağ kaldığını görecektir. Şu halde hangi ganimete sevinecek veyahut hangi miras taksim edilecektir. (Bu harplerin sonucu askerin eline miras ve ganimet geçmeyecektir).
Onlar bu halde iken aniden bundan daha büyük bir musibet işitecekler ve kendilerine Deccal’ın zuhur ettiği haberi gelecektir.”
Bu hadis, hadis kitaplarının Kıyamet bölümlerinde yer almakta ve Müslümanların Haçlılarla yapacakları bu savaşı, savaşa daha bin 200 yıl kala anlatmaktadır.
Zekeriya Hoca hadisin hangi savaşı kastettiğini şu cümlelerle açıklar:
“Peygamber’in bu uzun hadisinde dile getirdiği kanlı harpler, daha sonra Çanakkale’de cereyan eden o meşum kanlı harplerle karşılaştırıldığında, bundan asıl maksadın Hz. Peygamber’in Çanakkale’de bir avuç Müslüman Türk’ün Bizans’a, bundan daha da öte, koca bir haçlı zihniyetine karşı, İslâm namına kanı ile yazdıkları o ilâhi destandan başka bir şey olmadığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.”
Hz. Peygamberimizin bu hadisinden habersiz Mustafa Kemal, sanki Peygamber diliyle Çanakkale’de yaşananları bakınız nasıl nakleder:
“ Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı vak’asını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak... Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor, ikinciler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayanı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile getirmiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim, cennete girmeğe hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”

Gazi Atatürk’ün bu yukarıdaki ifadeleri, Merhum cennet mekan İstiklal Şairimiz M.Akif Ersoy’un, daha önce yazmış olduğu ‘’Çanakkale Şehitlerine’’ şiiriyle aynı mana ikliminde karılıp güzelleşerek, Yüseyir B. Cabir’den nakil olunan Hadis-i Şerif ile ne de hoş bir bütünlük arz ediyor!
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

Bugün İslam kisvesi altında, süret-i Hakk’tan mış gibi gözüküp, seçmenleri ALLAH’LA ALDATARAK GÜCÜ ELLERİNE GEÇİRENLERİN, Türk milletine ve onun, Hadis- şeriflerde işaret buyurulmuş Çanakkale ve İstiklal savaşları neticesinde, yüz binlerce Mehmetçiğin kanı-canı pahasına kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine azılı birer düşman kesilerek; Türk Kimliğini ‘’ etnik bir alt kimlik haline getirip’’ Üniter devlet şeklini, federatif ve özerk bir yapıya dönüştürmek isteyenlerin her biri, yarın HUZURU MAHŞERE, BOYUNLARINDA LANET HALKALARI TAKILI VAZİYETTE SÜRÜNEREK GETİRİLECEKLERDİR!
Böyleleri için her mü’min olanın söylemesi gereken söz; Ya Gahhar! Ya Gahhar! Ya Gahhar!
ALLAH ZÜL CELAL HAZRETLERİNİN BİR ESMASI DA, ‘’YA GAHHAR’’DIR!
O’ EN BÜYÜK GAHREDİCİDİR!
- AMİN !
- AMİN !
- AMİN !





GONDEREN: kafekosk on 01/09/2011 12:37:23


   Sevgili arkadaşım çok ama çok beğendim ve hemen facemde paylaşıma aldım, tşkler. 


Back To Top
09/29/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***