Toplam bakislar: 1399 - Toplam yanitlar: 0 |
|
GONDEREN: BaSBuG__ on 12/18/2010 17:51:03 |
|
Bir vatan dolusu vatansız! ‘Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle ABD Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma; ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime; kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun.’ Bu cümle Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak için edilen yemindir. Bu gün ABD’de yaşayan herhangi bir Meksikalı ya da Nazlı Ilıcak’ın türbanının ucundan tutup TBMM’ye soktuğu Merve Kavakçı’lar gibileri, bu yemini ederek ABD vatandaşı sayılırlar. Ne diyor? ‘Kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime.’ Var mı vicdanı red? Yok. Ne diyor? ‘Kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma.’ Var mı angarya, zorlama gibi nedenlerle vazifeden kaçınma? Yok. Ne diyor? ‘ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime. ‘ Var mı küreselleştik, globalleştik, sınırlar kaldırıldı, yaşasın dünya vatandaşlığı safsataları? Yok. Ne var peki? Bir ABD’li olacaksanız, eşşek gibi bu yemini edeceksiniz. Ve eşşek gibi de uyacaksınız. “Haydi vatandaşlar sıklaştırın safları silahları kapın! / Yürüyün ki şu alçakların kanlarıyla toprağımız sulansın! / Aman Tanrım! Boynumuzu yakalamış. / Zincirden farksız eller boyunduruğa vurmuşlar. / Soysuzlaşmış despot beyinler, / Çıka çıka bizim bahtımıza çıkmış. / Doğurur onu toprak ana yeniden, / Koparıp alsın diye sizlerin kafanızı! “ Bu mısralar Fransa Ulusal Marşı’nın sözlerinden bir kısımdır. Fransa’da yaşayan herkes Fransız olsun ya da olmasın, eğer Fransa vatandaşı olarak Fransa kanunlarına tabi bir yaşam sürüyorsa, ulusal marş söylenirken ayağa kalkar ve elini göğsüne koyarak, yukarıdaki sözleri tekrar eder. Ne diyor? ‘ Yürüyün ki şu alçakları kanlarıyla toprağımız sulansın! ‘ Adamın toprağında yabancı askerler işgalci. Yani işgalciler ‘alçak’ ve ‘kanlarıyla toprak sulanacak.’ Var mı dünya barışı, entegrasyon, diyalog, uzlaşma? Yok. Ne diyor? ‘ Soysuzlaşmış despot beyinler’ Var mı insan hakları, kişisel özgürlükler, demokratik genişleme alanı? Yok. Ne diyor? “Doğurur onu toprak ana yeniden, / Koparıp alsın diye sizlerin kafanızı! “ Var mı çiçek çocuklar, hepimiz kardeşiz, gel bir öpeyim seni güzel kardeşim yalanları? Ne var peki? Bir Fransız için toprağına göz diken kim olursa olsun, alçaktır. Kanları dökülüp toprak sulanacaktır. Bir Fransız için vatana tasallut edenler soysuzlaşmış despot beyinlerdir. Ve bir Fransız için kutsal vatan toprağına kast edenenin kafası koparılır. Demek ki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin yazan Fransızlar bile söz konusu vatan toprağı olduğunda kan döken, kafa kopartan ve düşmanlarına despot beyinsizler diyerek saldıran bir millet olabiliyorlar. Kopenhag kriterleri diye kimsenin doğru dürüst üç satırını bilmese de sakız gibi geveleyip durduğu metnin neşredildiği ülke olan Danimarka’nın resmi dili nedir? DANCA. Eğitim dili nedir? DANCA. Danimarka’da ister Kopenhag kriterleri, ister İnsan Hakları Mahkemesi ve ister Viyana Sözleşmesi deyin, siz ne derseniz deyin; bütün bunları DANCA diyeceksiniz ve DANCA öğreneceksiniz. Var mı çift dil? Yok. Var mı ikinci dilde anayasal bir eğitim mecburiyeti ya da hakkı? Yok. Var mı bunun tartışması bile? Yok. Ne var? Danca öğrenip Danca yazacaksınız ve Danca düşüneceksiniz. Kendi kendinize gidip ister İngilizce ister Urduca öğrenin. Hiçbir Kopenhag kritercisinin umurunda olmaz. Resmi ve eğitim dili DANCA’dır. O kadar. Kazakistan, Belarus, Rusya ve Letonya’nın ortak yanı nedir? İDAM CEZASI’nın yürürlükte olmasıdır. Çin Halk Cumhuriyeti, Yemen, Endonezya, Japonya, Mısır, Moğolistan, Amerika, Sudan ve Suriye’nin ortak yanı nedir? İdam cezasının uygulanmasıdır. Üstelik bu ülkelerde idam cezası sadece vatana ihanet ya da askeri suçlarda değil, uyuşturucu kaçakçılığı ve resmi görevi kötüye kullanma suçunda bile uygulanmaktadır. Neden? Çünkü vatana ihanetin, çünkü insanları zehirlemenin ve çünkü kamuyu aldatmanın cezası İDAM’dır. Hiç hilafsız, tartışmasız, kesin ve net. Milli marşı olmayan ülke var mıdır? Var. Gambiya, Cibuti ve Lesoto’nun milli marşı yok. Afrika kıtasındaki bu ülkeler ya aile hanedanlığı şeklinde yönetilen, ya İngiliz ya da Fransız sömürgesi olarak hayatlarına devam eden ya da kabilelerden oluşan bir devlet biçimiyle sürüp giden ülkeler. Milli marşlarının olmayışlarından utanıyorlar mı? Hayır. Ancak dünyada, dünyanın en güzel milli marşını yazıp da bundan adeta utanan, okunup okunmamasını tartışma konusu yapan, okullarda ve resmi kurumlarda yazılı halde bulunmasından arlanan tek bir millet var; Türkler. Dünyada ordu-millet bütünleşmesini et ve kemik gibi sağlayabilmiş ve askerine ‘Mehmetçik’ ünvanı vermiş, Şehadet kavramına ölesiye sadık ve askerliği ile gurur duyarak dosta güven, düşmana korku veren Türkler, ‘vicdani red’ diye bir kavramla askerlik görevinden kaytarmayı maharet bilen bir halde. Ancak ağızlarının salyası aka aka Amerikan bayraklı T-Shirtler giyen gerzek bir takım, Amerikan Green Kartı için elçilikler önünde bağlı eşekler gibi bekleyen bir zevat, Amerika vatandaşlık yeminindeki “Kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime” sözünü eşşek gibi tekrarlayabiliyor. Ermeniler bir dönem başımıza bela oldukları gibi, hala uluslar arası lobilerini ve cemiyetlerini kullanarak davalar açmakta, toprak talep etmekte, tazminat istemekte ve bizi her durum ve koşulda zor duruma sokmak için ellerinden geleni yapmakta olan bir topluluk. Şurada, yanıbaşımızdaki Azerbaycan’da yarım asırdır işgalci oldukları Karabağ meselesi bile, bu topluluğun ne tür bir siyasal anlayışa sahip olduğunu anlamaya yeterlidir. İçimizde bunlara çanak tutan, içimizde Ermenilere yaranmak ya da uluslararası arenada şirin gözünmek maksadıyla ağızlarından çıkanı kulakları duymayanlara verilecek cevabı biz veremiyoruz. Fransız bunlara ‘soysuz, beyinsiz’ diyor, Fransız toprağına o ya da bu şekilde göz dikmiş olanın “kanını dökerim” diyor. Biz ne dedik? ‘ Hepimiz Ermeniyiz...’ Güzel. Bir gazetecinin fikirleri yüzünden radikal bir kesim tarafından hedef seçilip katledilmesi karşısında gösterilmiş, fevkalade insani ve evrensel bir tepki. Ancak bir Mehmetçik şehadetine, bir Gazi’nin uçmuş topuğuna Türk Bayrağı açmak, bunun hesabını sormak için meydanlara inmek, yapanları lanetlemek ve ‘Hepimiz Türküz’ demek neden aşağılık, kanun dışı ya da ilkel oluyor? Nasıl oluyor da TBMM’de bir milletvekili ( Hasip Kaplan ), kürsüdeki konuşmacı ‘İmralı Canisi’ dediği için protestoya başlayıp sıraları yumruklayabiliyor? Nasıl mı oluyor? Demokratiğiz ya. İnsan hakları falan… Düşünce özgürlüğü, ifade hürriyeti. Bunları ezberletenler darağaçlarını kurmuşlar, ezbeletilenler ise bozmuşlar. Oysa bu ülkenin değil bir insan canına, bir kuru yaprağına bile kem nazar edenin, hiç olmazsa bir Amerikan vatandaşı kadar ŞEREFİ olmalı ki, o şerefle idam edilsin. Demek ki bunlar da o şeref de yok. Bizi bir vatan dolusu vatansız yapmaya uğraşanlar. Anladınız mı? Çok kısa bir süre sonra, şu demoğğrattik pilatform, eş başkane, demokrasiye, azade falan sempozyumlarınızda konuşmaya İstiklal Marşı’yla ayakta başlayıp, Andımız’ı göğsünüz parçalanana kadar okuduktan sonra, Türk Bayrağı’nın şanlı gölgesi altında edeceğiniz her lafın en ufak bir bölünme imasında dahi İDAM’la sonuçlanabileceğini bilerek konuşacaksınız. Çok kısa bir süre sonra.
|
|
|