REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1019 - Toplam yanitlar: 1

GONDEREN: SuKuT on 12/10/2010 15:00:12


Hastalıklar kimine rahmet kimine zahmettir:


Allah’ım, şifa ver..

Böbrek ve kalp yetmezliğinden tutun, şeker ve yüksek tansiyona, herhangi bir organında sürekli hastalık taşımaktan, her gün ilâç kullanmayı veya düzenli aşı olmayı gerektirenine kadar yığınla problem var.

Sürekli olmasa da, ameliyatı veya ciddi bir tedaviyi şart kılan nice hastalıklarla karşı karşıyayız. Yapılan istatistik araştırmalarda, yaşayan insanların beşte biri hastalardan oluştuğuna göre, hayatınızın bir döneminde ciddi bir hastalıkla ya karşılaşmışsınız ya da karşılaşacaksınızdır. “Hayatımda bir aspirin bile kullanmadım” diyenler ise, hem çok azınlıkta, hem de çok gerilerde kaldılar.

Eğer hasta sizseniz, acıyı bir kere çekersiniz. Eğer anne baba, eş, kardeş veya ciğerpâresi evlâdınız ise, iki kez acı çekersiniz. Özellikle ailenin en önemli iki direği olan eşlerden biri hastaysa, evde huzur ve sevinç kalmayabilir. Çocuğunuz hastaysa, her gün kan ağlarsınız. Kim bilir, bir türlü güneş ışığının doğmadığı uzun gecelerde yavrunuzun başında ağlarken, onun derdini çekmeye gönülden razı olursunuz. Belki, “Allah’ım, şifa ver.” diye DUA ederken, “Evlâdımın yerine bu derdi ben çekeyim.” bile dersiniz.

Öyle hastalıklar vardır ki, hastane eviniz olur, yuvanızı unutursunuz. “Hastane önünde incir ağacı/ Doktor bulamadı bana ilâcı” diye yanık bir türkü tutturan hasta, bir yanda “Çaresiz dertlere düştüm Doktor bana bir çare” şarkısını içli içli söyleyen komşusuna kulak kabartır. Geçmez günler bir türlü. Olmaz sabah hiçbir zaman. Geceler sonsuz gibi gelir insana. Yatağa esir olur, özgürlüğü özlersiniz hep.

Ne doktora para yetişir, ne ilâca. Belki bazen şanslı olduğunuzu düşünürsünüz. “İyi ki, sıcak bir hastane yatağındayım. İyi kötü bir doktorum, bazen azarlayıp fırça atsalar da hemşirelerim ve hasta bakıcılarım var.” diye sevinirsiniz.


Sağlığın kıymetini bilmek için hasta olmak gerekmiyor

İster kolayca tedavi edilebilsin, ister çok uzun sürsün tüm hastalıkların bize kazandırdıkları ve mesajları vardır.

Bir kere sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbimiz, hastalıkları bize işkence etmek için veriyor değildir. O bizim acı çekmemizden ve ağlamamızdan memnun olmaz. Sürekli mutlu ve sevinçli olmamızı ister. Buna rağmen başta en sevdiği insanlar olan peygamberlere hastalıkların en ağırını verdiğine göre; bunda başka rahmet tecellileri vardır.

Hem yarattığı her şeyde sayısız hikmetler bulunan O Hakîm–i Mutlak, hastalığı boş, anlamsız, sebepsiz ve gayesiz olarak vermiş olamaz. Elbette hastalıklarda çok hikmetler ve gayeler vardır.

Hastalık her şeyden önce Rabbimizin bize verdiği nimetlerin değerini takdir etmemize vesile olur. Midemize, kalbimize, gözümüze gelen bir hastalık bu organlarımızın ne kadar kıymetli ve sağlıklı yaşamanın büyük bir nimet olduğunu anlatır bize. Böylece sayıları belki de yüzü bulan maddî ve manevî organlarımızın ve duygularımızın paha biçilmez değerde olduğunu anlar, bunları bize ihsan eden Zat–ı Zülcelâle sonsuz şükrederiz.


Burada şu soru aklınıza gelebilir:

“Sağlığın kıymetini bilmek için hasta olmak gerekiyorsa, kıymetli olan sağlığı tadamamış oluyoruz. Sağlıklı olmadıktan sonra kıymetini bilmemiz bir anlam ifade eder mi?”

Nefsimize gelen bu sorunun cevabını vermek çok kolay…

Birincisi, hayatının belli bir döneminde hasta olan insanların sağlıklı organları ve sağlıklı yılları daha çoktur. Dolayısıyla kıymetini öğrendiği sağlığı doya doya yaşıyor demektir. Ömür boyu hasta olan insanlar yok denecek kadar azdır. Meselâ, birkaç yıl hastalık çeken bir insan, ömrünün geri kalan kısmında sağlıklıdır.

Bu konuda 18 sene hastalık çeken ve sabır kahramanı olarak bilinen Hz. Eyyûb Aleyhisselâm’a, “Hastalığın geçmesi için Cenab–ı Hakka DUA etsen olmaz mı?” diye soran hanımına verdiği cevap ne kadar ibretlidir:


“Benim bolluk ve refah içinde yaşadığım müddet 80 yıldır. Çekmiş olduğum darlık ve sıkıntılı zaman ise, daha bu süreye ulaşmamıştır. Bu durumda ben Allah’tan utanırım. Ona bu hâlin üzerimden gitmesi için nasıl DUA ederim…”


Keşke dünyada iken biz de bu musibetlere uğrasayadık

Hem hastalık çektiğimiz organımız bir tane, bazen çok nadir olarak birkaç tanedir. Ağır bir kalp veya karaciğer rahatsızlığı geçiren bir insanı düşünün. Bu hâliyle tedavi edilince er geç şifaya kavuşabilmektedir.

Acaba bütün organlarınızın rahatsız olduğunu düşünün. Bir insan buna dayanabilir mi? Bırakın bütünü, aynı anda on hastalığı bulunan bir kimseyi hayal edin. Yaşamak ölümden beter olmaz mı?

Demek her hâlimizde hastalığı verene şükretmemiz gerekmektedir.

Hastalık aynı zamanda günahların affına ve sevapların kazanılmasına vesiledir. Hadislerde, her hastalığın günahları affettirdiği, bir insanın kendi gayretiyle ulaşamayacağı makamlara yücelttiği belirtilir. Hatta âhirette bazı kimselerin, hastaların ulaştığı makamları görünce, “Keşke dünyada iken biz de bu musibetlere uğrasaydık.” diyecekleri anlatılır.

Madem dünya hayatı gelip geçicidir, önemli olan sonsuz âhiret hayatıdır. Bakî meyveler veren hastalıktan şikâyet etmek değil, sabretmek, belki bir şekilde memnun olmak gerekir.

Hem küçük büyük herhangi bir hastalığa yakalanan kimse, Allah’ı ve âhireti daha çok düşünür. Dünya heveslerine ve eğlencelerine dalmaz. Bu netice ise, dünyalar verilse hiçbir şekilde yerini dolduramayacak kadar büyük bir kazançtır. Kişinin, gelip geçici ve aldatıcı hayata dalmayıp sonsuz hayatına yönelmesinden daha önemli ne olabilir?

SuKuT_





--------------------------------------------------------------

11/17/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***