Toplam bakislar: 1003 - Toplam yanitlar: 0 |
|
GONDEREN: SusKuNcA on 11/01/2010 17:39:40 |
|
SELAMLAŞMA VE ÖNEMİ
Siz İman etmedikçe cennete giremezsiniz.Birbirinizi sevmedikçede gerkeç mümin olamazsınız. size bir şey göstereyim mi ki, onu yapmadığınız zaman birbirinizi sevmiş olalamzsınız: Aranızda selamı yayın." ( Buhari )
Yüce dinimiz İslam, adabı muaşeret kurallarına çok büyük önem vermiştir. Bu kuralların başında da selamlaşma gelir. Selam, bir Müslümanın diğer Müslüman kardeşi hakkında iyi dilekte bulunması, ona dua etmesi olup( İbn-i Mace 1-480 ), saygı ve sevginin belirtisidir. Selam aynı zamanda ’u Teala’nın isimlerindendir. Birbirini tanıyan insanlar, birbirine selam verip alınca, aralarında anlaşma ve kaynaşma sağlanmış olur. Bizim için selam, dostluğun, kardeşliğin karşısında sevgi ve saygı duymanın, mütevazı davranmanın ve insanları kazanmanın ilk basamağıdır. Yüce “Size biri selam verdiğinde ondan daha güzeli ile veya aynısı ile karşılık verin” buyurmaktadır.(Nisa, 86)
Bunun en güzel örneğini peygamber efendimiz (s.a.v) göstermiştir. O, birisine “Selamün Aleyküm” diye selam verildiği zaman on sevap kazanıldığını, selamdaki ifadeler arttıkça sevabında artacağını haber vermiştir.( Ebu Davud, Edep, 132; Tirmizi, İsti’zan )
Selamın en güzel ve en fazla sevap kazandıran sözlerini “esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatüh” olarak bildirmiştir. Buna karşılık cevabın da, ‘’ın rahmeti hepinizin üzerine olsun’ şeklinde olmasını tavsiye etmiştir.
Yüce dinimiz İslam, hayırlı işlerde acele etmeyi ve birbirimizle yarışmayı tavsiye eder.( Bakara, 148 )
Selam da bu hayırlı işlerden biridir. Bu sebeple önce davranan daha çok sevap kazanır. Çünkü o, Teala’nın adını daha önce anmış ve karşısındakine daha önce dua etmiş ve hayırlı bir ameli başlatmanın sevabını daha önce kazanmıştır. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) insanların katında en değerlisi selama önce başlayandır. (Önce selam verendir) ( Ebu Davud, Edep, 133 ) buyurmuşlardır.
Selamlaşırken dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de selamlaşmanın adabına uymaktır. Araçta olan yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olan çok olana selam verir.( Buhari, İsti’zan, 56)
Ayrıca evlere girildiğinde güzel ve iyi bir dilekte bulunarak selam verilmesi( Nur, 61) tavsiye edilmiştir. Peygamber Efendimiz {s.a.v} “ Kendi ailenin yanına girdiğinde selam ver ki ; sana ve ev halkına bereket olsun( Tirmizi, İsti’zan, 10 ) buyurmuşlardır.
Hutbemi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.av)’in bir hadis-i şerifi ile bitirmek istiyorum. “İman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.”( Müslim, İman 13 )
Bir mektupla selam yazılmış olursa ya dil ile ve ya yazı ile "Vealeykesselam" denilir. Selama karşılık veremeyecek durumda olanlara selam vermek mekruhtur. Onun için yemek yiyene, Kur'an Okuyana Hutbe dinleyene, namaz kılana selam verilmemelidir. Verilirse, cevaplanması mutlaka gerekmez. İşlediği günahı açıkça söylenmekten çekinmeyen kimselere (fasık)lara selam vermek mekruhtur.
Sonuç: Selam verip almak, bir dostluk belirtisidir, sevgi alametidir. Fakat selam verirken aşağı doğru bükülmek mekruhtur. öyle ki, bazı alimlere göre, selam verirkek rukü haline yakın eğilmek, secde etmek etmek gibidir. Haratıklara saygı için yapılacak bir secde ise imana aykırıdır.
Elhamdulillah herşey acık ve orta'da !
Esselamün Aleyküm , azze ve celle'nin Rahmeti ve Bereketi üzerinize olsun, inşallah İki Gezgin Melek, Geceyi Geçirmek İçin Oldukça Varlıklı Bir
Ailenin Evinin Kapısını Çalmışlar.
Aile, Pek Kaba Bir Üslupla,Meleklere Yatacak Yer Olarak Koca Malikanenin Konuk Odalarından Birini Vermek Yerine, Soğuk Bodrumundaki Küçük Bir Köşeyi Göstermiş.
Melekler Buz Gibi Odanın Soğuk Ve Sert Zemininde Kendilerine
Yatacak Bir Yer Hazırlamaya Çalışırken, Yaşlı Melek Duvarda Bir Delik Görmüş Ve Kalkıp Deliği Onarmaya Girişmiş. Genç Melek, Yaşlı Meleğe Bu Hareketinin Nedenini Sorunca, Yaşlı Melek Hafifçe Gülümsemiş:
Herşey, Her Zaman, Göründüğü Gibi Değildir...
Sabah Malikaneden Ayrılan Melekler, Gece Bastırınca Bir Kez Daha Kalacak Yer Bulmak Umuduyla, Bu Defa Çok Fakir Bir Çiftçi Ailesinin Kapısını Çalmışlar.
Son Derece Misafirperver Olan Fakir Karı Koca, Sofralarında Ne Var Ne Yoksa Meleklerle Paylaştıktan Sonra, Onlara Rahatça Uyumaları İçin Kendi Yataklarını Vererek Yanlarından Ayrılmışlar.
Sabah Güneş Doğduğunda, Melekler Zavallı Karı Kocayı Gözyaşları İçinde Bulmuşlar: Yegâne Geçim Kaynakları Olan Tek İnek De
Tarlalarının Ortasında Cansız Yatmaktaymış.
Genç Melek Bu Sefer İyice Öfkelenerek Yaşlı Meleğe İsyan Etmiş:
Bunun Olmasına Nasıl İzin Verebildin ?! O Varlıklı Kaba Adamın Her Şeyi Vardı Ama Sen Kalktın Ona Yine De Yardım Ettin. Bu İyi Yürekli Fakir Ailenin İse O Tek İnekten Başka Hiçbir Şeyleri Yoktu; Buna Rağmen Onu Bile Paylaşmaya Gönüllü Oldular. Ama Sen O İneği De Yitirmelerine İzin Verdin!? Bunun Üzerine Yaşlı Melek, Genç Meleğe Dönerek Şu Cevabı Vermiş:
Herşey, Her Zaman, Göründüğü Gibi Değildir.
O Zengin Malikanenin Bodrumunda Kaldığımız Gece,
Duvardaki Deliğin Dibinde Külçe Külçe Altın Saklı Olduğunu Fark Ettim. Malikânenin Sahibi Bu Kadar Açgözlü Olduğu İçin Ve Kendisine Verilmiş Şans Sayesinde Edindiği Zenginliğin Bir Parçasını Bile Paylaşmaya Yanaşmadığı İçin,
Ben De O Deliği Öyle Bir Kapatıp Mühürledim Ki Artık Arayıp Bulsa Da Açamaz.
Ve Devam Etmiş:
Sonra, Dün Gece Biz Çiftçi Ailesinin Yatağında Uyurken,
Ölüm Meleğinin O Çiftçinin Karısını Almaya Geldiğini Gördüm.
Ben De Onun Yerine Ölüm Meleğine İneği Verdim.
Yaşlı Melek, Gülümseyerek Bir Kez Daha Eklemiş:
Herşey, Her Zaman, Göründüğü Gibi Değildir.
Bazen, İşler İstediğimiz Gibi Sonuçlanmadığında, Aslında Bizim De Başımıza Gelen Tam Da Budur İşte. Eğer İnanıyorsanız, Yapmanız Gereken Şey Sadece, Her Sonucun Her Zaman Sizin Lehinize Olduğuna Güvenmektir.
Bunun Böyle Olduğunu, Ancak Belirli Bir Zaman Sonra Öğrenebilecek Olsanız Bile
Bazı İnsanlar, Hayatımıza Girerler Ve Çabucak Çıkarlar..
Bazıları İse, Dostumuz Olur Ve Bir Süre Orada Kalırlar..
Yüreklerimizde O Güzel Ayak İzlerini Bırakarak..
Ve Bu, İyi Bir Dost Kazandığımız İçin,
Bir Daha Asla Eskisi Gibi Olmayacağız Demektir!
Dün, Tarih Oldu.
Yarın, Bir Gizemdir.
Bugün İse Bir Armağan.
Bu Yüzden İngilizcede Present, Hem Şu An Hem De Armağan
Anlamına Gelir!
Bence Bu Çok Özel Bir Şey ..... Her Anı Doyasıya Yaşayın Ve Tadını Çıkarmaya Bakın ... Hayat, Bir Kostümlü Prova Değildir!
Bil Ki Tam Şu Anda
Birisi Seni Düşünüyor.
Birisi Sana Değer Veriyor.
Birisi Seni Özlüyor.
Birisi Seninle Olmak İstiyor.
Birisi Senin Başının Belada Olmadığını Umuyor.
Birisi Ona Verdiğin Destek İçin Sana Minnettar.
Birisi Elini Tutmak İstiyor.
Birisi Senin Adına Herşeyin İyi Sonuçlanmasını Ümit Ediyor.
Birisi Senin Mutlu Olmanı İstiyor.
Birisi Senin Onu Bulmanı Diliyor.
Birisi Senin Başarılarını Kutluyor.
Birisi Sana Bir Armağan Vermek İstiyor.
Birisi Senin Bir Armağan Olduğunu Düşünüyor.
Birisi Seni Seviyor.
Birisi Senin Gücüne Hayranlık Duyuyor.
Birisi Seni Düşünüyor Ve Gülümsüyor.
Birisi Üzerinde Ağladığın Omuzun Kendi Omzu Olmasını İstiyor.
Birisinin, Senin Bu Mesajı Ona Göndermene İhtiyacı Var. Kimseden Umutlarını Almayın. Sahip Olduğu Tek Şey Bu O DOST Hani,diyorum da,insanin gercekten mükemmel bir dostu olsa... "Ona",söyle,içine sindire-sindire,kocaman bir sarilsa... Yüreklilikle soylediginiz..."Canim benim!..dediginiz... Telefonda bilesaatlerce konuştuğunuz,sıcacık biri... Cesur,sempatik,azimli,kararlı... Arayan,soran,"Seni özlüyorum"diyen biri. Böyle bir canli ile her şeyi konuşabilir,paylaşabilirsiniz. Yanıltmaz! Anlayişla karşilar her şeyi... Hatalari,günahlari-sevaplari,her bir şeyi konuşabilirsiniz onunla... bir arayiş içinde olmanıza gerek yoktur. O kendiliğinden çıka gelir zaten.Bir gun bakarsınız,kapınızda... Bir da bakmışsınız sımsıcak sohbetler,derin konular,sırlar,paylaşımlar... Kimseye söyleyemediğinizi,en yakınınıza anlatamadığınızı,geçmişteki İzleri,geleceğe dairlerinizi,sadece ona anlatır olursunuz. Kadin,erkek farketmez. Bir dost bulun!Ama gerçek olsun. Aradığınızda işinizi degil,sizi soran... Kötü gününüzde ev sahibi,iyi gününüzde kiracınız olsun. Anlatsın,konuşsun,açık-seçik,korkmadan yaşasin.Güvensin! Cinsiyeti olmasın!Bir kartal kadar haşin,bir maymun kadar şaklaban, bir ceylan kadar narin olsun.Doğrulari söylesin.Gözleriyle ve kalpten konuşsun. Yaşasin!Doya doya yaşasin,doya doya yaşatsın. Beyninden değil,yüreğinden versin."Olsun varsın!paylasırım."desin. Bir dostunuz olsun. Sizi ve benliğinizdekileri paylassin...Dost olsun! Ama...Gercek bir dost.. D O S T Ç A K A L I N...........
Yaşamı boyunca mutlu olmak isteyenler için mutluluk reçetesi...
AKLINI KULLAN iyice tanımadan hiçbir insana bağlanma. Bitmemiş ilişkilerin üzerine ilişki kurma, acı çeken sen olursun. iyice soruşturup diğer insanların da haklı olabileceğini düsün. Seni takmayanı sen hiç takma, konuşmayanla asla konusma. Güvenmediğin biriyle asla flört etme. Yalanını yakaladığın kişinin düzelebileceğini düşünme. insanlara doğru değer ver, haketmeyenleri sil. Asla dönüp de arkana bakma. Sır tutmasını bil. Dostlarının sevgilinden daha önemli olduğunu unutma. Onları asla sevgilin için satma. Hakettiğin sevgiyi alamadın mı? kendini üzme, sorun sen değilsin. Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut. Kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama. Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et. Seni dinleyip anlamaya niyeti olmayanlarla tartışma. Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme. Eğer verdiğin sır o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme. Dostun olacak insanları bazı kriterlere göre belirle. Kendini öven insanlardan kaç. Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma. Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma
Sen’i bulan neyi kaybeder? Se’ni kaybeden neyi bulur? Ve Sen Yine Denendiğinde.. Ve Kalbin Daraldığında.. Ve Yine Bütün Kapılar Kapandığında.. Ve Yine Ne Yapman Gerektiğini Bilmediğinde.. Uzun Uzun Düşün Ve Hatırla Yaradanını! kuluna Kafi Değil mi? (Zumer S.) … "Sevmeyi bilmeyene bilmeyi sevmek ne ki?"
"Sevmeyi bilmeyene bilmeyi sevmek ne ki?" diye soruyor İskender Pala.* Ne kadar haklı! Ormanın nerede olduğu bildiğin halde, ormana yürüyecek heyecanın yoksa, vurdumduymazlığın kor ateşlerinde bütün ormanları yakmışsın demektir.
Çiçeklerin taç yapraklarını sayıp sayıp da, bir çiçek yüzünü yüzündeki sevince katıştıramayacağın bir sevdiğin yoksa, çiçek çiçek aşkları doğramışsın, nice demektir. Bülbüller gül yapraklarının kızıllığının kromotografik analizini yapmazlar, yapamazlar.
Seslerini güllerin yaprağına doladıkça, sabahı da, gülü de, kendilerini de yeniden kıymetlendiren ve eşsiz bir değere eriştiren bir simya ustası oluverirler. Severler, sevmesini bilirler.
Bilgi yarışması değildir yaşamak; sevgi yoğrulmasıdır. Bilmek, sadece saymadır, sadece ölçmedir, sadece tartmadır. Bakırcılar meselâ... Bakırı sadece tartarlar. Onlar için bakır sadece kalıbıyla vardır.
Bakışları bakırın kalbine değmez. Bakırın yüzüne kazınmış onbin yıllık mühür onları ilgilendirmez. Oysa, antikacı bakırın kalıbına değil kalbine bakar. Kalbiyle tartar onu. Antikacı ile bakır fısıldaşırlar birbirlerine.
Aralarında hiçbir ölçüye gelmeyen, hiçbir terazi kefesine sığmayan, hiçbir sayıyla hesaplanamayan bir bağ kurulur. Toprağını üzerinden atmış bakır ilk defa konuşur. Bin yılların suskunluğunu/beklemişliğini antikacının heyecanla inip çıkan göğsünde çağıltılı bir nutka dönüştürür.
Yüreği kıpır kıpır atar gibidir kıymetinin bilindiği avuçlarda. Bundan böyle kapladığı yer kadar değildir "o bakır"ın hacmi. Bağlı olduğu zamanların habercisi olduğu için önemlidir. Sanatkârına bizi bağladığı için eşsizdir.
Sevmek bağlanmak demektir. Aşık olmak, sarmaş dolaş olmak demeye gelir. Bak ki; aşk bile sarmaşıktan ödünç almıştır anlamını. Sarmaşık döner, dolanır, kıvranır, ama hep bağlıdır, her daim sarıp sarmalar, bağlanır..
Diyeceğim o ki...
Dinin bilgisi, seni Allah'a bağlamayabilir. Hatta aşırı bilgi zorlaması hazır bağlarını çözebilir bile... Allah'ın bir olduğunu bilmen ve bildiğini bildirmen, O'nun katında biricik olduğunu hissetmenin garantisi değildir.
Sözgelimi, otuziki farzı eksiksiz yazabilsen sınav kâğıdına, "dinci" seni başarılı sayacaktır.
Örneğin, "Aşağıdakilerden hangisi Hz. Muhammed 'in katıldığı savaşlardan değildir?" sorusunun doğru seçeneğini kalbinden vursan kurşun kaleminle, sana puan verilecek...
Sadece bilmeni ölçüyor sınavlar. Bilmeyi sevmeni umuyorlar sınav koçları. Sevmesen de bilmeni istiyorlar. Sevmeye sevmeye bilmeni bile alkışlıyorlar. Seni hiç yokken sevip, özene bezene var eden Yaradan'ını, ışığı yüzüne dokunmayan, sıcağı tenine dokunmayan uzak bir yıldız gibi tarif ediyor kimi vaazlar.
Sana şah damarından bile yakın olduğunu fısıldayan Rabbin ile sıcacık ve içten bir bağ kurmaya ayarlı değil din bilgisi kitapları. Seni hiçlikten çıkarıp "gözde"si eyleyen, kendi kutlu ve müşfik sözüne muhatap eden Rabbini sözel kalabalıklar arasında kuru bir bilgi olarak sunuyorlar sana.
Bilmeni istiyorlar sadece... Saymanı, yazmanı, işaretlemeni... Kılına zarar gelmesin diye üzerine tir tir titreyen "ana yürekli" Peygamberin –ne hikmetse- çoğu kez savaşlarını saydırıyorlar sana. Sarmaş dolaş olamıyorsun O'nunla da..
Sınav kaygısıyla terlemiş ellerini O'nun ellerinin serinliğine bırakacak o bağlılığı hissetmene fırsat verilmiyor gibi.. İbadetleri de sanki Allah'a "sus payı" vermek diye bellemişsindir bilir. "Tamam, tamam; namaz kılacağım Allah'ım, cehenneme atma yeter ki.... Bak, oruç da tutuyorum; kızmayasın sakın!" der gibi içinin içi.
Sana o güzel yüzü veren, sana o eşsiz gözleri bağışlayan Rabbin, sana niye sevemediğin ibadetleri, niye zoraki yapacağın meşguliyetleri emrediyor olsun ki? Yüzünü güzel eyleyenin dini de güzel değil midir?
Rabbini bilmek, seni O'nu sevmeye vardırmıyorsa, nasıl bilmek bu? Peygamberinin hayatının detaylarını bilmekle, sevildiğini, sevdiğini, sevindirildiğini hissedemiyorsan, nice bilmektir bu?
Seni herkesin terkettiği anda bile.. Yüceler yücesi Rabbinin Seninle olduğunu unutma..! Ne iyilik yaparsan karşılıksız yap.. Çünkü insanoğlu iyiliğe beşerce cevap verir. Oysa ALLAH(cc) Rahmanca ve Rahimce.. Hal böyle iken hangisi daha karlıdır? Hala nefsimizde çelişkidemiyiz? Iyilik yapip karşılıgı beşerden mi bekliyoruz..?? Düsün, düsün ve yine düsün.. Tefekkür maneviyata açılan bir kapıdır.. Arala kalbinin kaplarını.. Eşsiz ve hazzi bol bir seyahata çık.. Bütün herşeyi bir anda olsa arkada bırak.. Kalbine O`nun aşkını koy.. Ve sükret… Dertler birer sınavdır.. Sınavı kazanman için iki formul vardır; Sabır ve sükür.. Umide tutun… Umitvar ol… Vuslatı düsün Teselli bul.. Ey sevgililerin en Sevgilisi! Yaşamanın tadı Seni bulmadaymış. Seven Sensin sevilen de … Sen’i bulan neyi kaybeder? Se’ni kaybeden neyi bulur?
Ve Sen Yine Denendiğinde.. Ve Kalbin Daraldığında.. Ve Yine Bütün Kapılar Kapandığında.. Ve Yine Ne Yapman Gerektiğini Bilmediğinde.. Uzun Uzun Düşün Ve Hatırla Yaradanını! kuluna Kafi Değil mi? (Zumer S.)
Sen’i bulan neyi kaybeder? Se’ni kaybeden neyi bulur?
|
|
|