REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1029 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: SuKuT_ on 10/26/2010 17:37:43


Hacc'a Gitmenin Önemi 

 Hacc'a Gitmenin Önemi Hac'ın Önemi ve Farz İbadetler Hacla ilgili çok sorulan bir soru var: "Hacca gitmek yerine, ihtiyacı olanlara maddi yardım edilse, daha sevap ve makbul olmaz mı?" Maalesef müslümanların çoğunun yaptığı ciddi sonuçlar doğuracak bir hata var. Bu hata; bazı dini kavramların anlaşılamaması sebebiyle sapla samanı karıştırıp, elma ile armutu toplamaya kalkışmak... Hac, her müslümanın üzerine farz olan bir ibadettir. Peki, ''ibadet nedir ve niçin ibadet edilir?" İbadetler, kişinin dünya ve ölüm ötesi yaşam itibarıyla kendisine dönük yararlar sağlamak üzere, ruha bir takım güçler kazandırmak için, düzenli olarak yapılan fiiler bütünüdür. Bu fiilerin getirisi, beyin aracılığı ile ruha yüklenir. Ayrıca, ruh da kendisine yüklenen enerji ve bilinçle, beyni geri besleyerek geliştirir ve bir takım güçler kazandırır. Ekstra güçler kazanan beyin, o güne kadar elde ettiği veri tabanından çok daha fazlası elde eder duruma gelir. Yeni elde ettiği bu verileri değerlendirerek ulaştığı yüksek şuuru da tekrar ruha yükler. Bu karşılıklı alış veriş, kişi boyut değiştirip bedenini terk edene dek devam eder. İbadetler, ruha enerji ve güç kazandırdığı gibi, ölüm ötesi yaşamda kişiye faydalı olacak şuurun ruha daha güçlü bir şekilde aktarılması için de bir şanstır. Ölüm ötesi yaşam sonsuzdur ve yanımızda gotürebileceğimiz en değerli kazanç ise, dünyada yaptığımız hayır ve iyilikler kadar, ibadetler sayesinde kazandığımız enerji ve bilinçtir. Bu çalışmalar; zikir, namaz, oruç, hac, zekât gibi bir takım fiilerdir ve bilinçli yapılmalıdır. Bilinçsiz yapılan ibadetin, enerji yönünden bir getirisi olsa bile (ki vardır), kişiye sağlayacağı fayda, bilinçli yapılan ibadetten daha azdır. 

 Hac Her müslümanın üzerine farzdır, tabiki belli şartlar oluştuktan sonra. Bu şartlar 18'inde oluşmuşsa 18'inde hacca gidilmelidir.. 60 yaşını bekleyip önceki tüm günahlarımı bir kerede silerim mantığıyla hacca gdilmemelidir.. çünkü diğer ibadetler gibi hac ibadetininde halis olması ve her türlü fenalıktan uzak tutulması gerekir. “Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir” (Buhari, Rikak, 4 “Ümmetimden müflis odur ki, kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir, buna verilir Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse, o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir Daha sonra cehenneme atılır” (Müslim) bu hadislere ek olarak Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. (nisa - 4 Ayetini de göz önüne alırsak, hiçbir şartta affedilmeyecek tek günah varsa bu yalnızca şirktir. “Hac ve Umreyi beraber yapınız çünkü Hac ve Umre günahları ve fakirliği giderir. Tıpkı demir, altın ve gümüşün kir ve pasını körüğün giderdiği gibi kabul edilmiş haccın sevâbı ise ancak Cennettir.” (Nesâî, Menasik: 6) bu hadis-i şerifte de peygamber efendimiz hac vazifesini yapmış bir müslümanın kazancı cennettir diyor.. ancak önceki hadisleri de göz önüne alırsak zannımca kul hakkı için hesaba çekilmeden kimse cennete giremez.. ve en önemlisi de şudur ki eğerki kul hakkı üzerimizde olan kişiler varsa vakit kaybetmeden hakkını teslim edin.. helalleşin. Peygamber efendimiz medineye hicret etmeden önce (ki her an öldürülecek bir durumdayken) Hz. Ali'yi mekkede bırakıp borçlularına borcunu ödemesi görevini vermişti.. islam kul hakkına önem verir, tıpkı diğer şiarlarına önem verdiği gibi.. sözün sonu, imanında samimi olan biri hem haccını yapar hemde kul hakkından çekinir ve asla şirke bulaşmaz. Bunlar ayet ve hadislere göre kendi yorumumdur ve kendi birikimlerimdir.. inşaAllah konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler elime geçtikçe paylaşırım.

 "Kim gitmesine engel olacak şiddette bir hastalık, yahud Hac’cı yasaklayan ZÂLİM SULTAN, yahut da yoksulluk olmadığı halde HACCA GİTMEDEN ÖLÜRSE, o kimse ister YAHUDİ, ister HIRİSTİYAN OLARAK ÖLSÜN!." ---KÂBE’NİN FEYZİNİ ALABİLMEK İÇİN Beytullah altında olup çevresini de etkileyen bu alan en fazla yaklaşık 30-40 metrelik bir yarıçaptır!. Onun dışı Rasûlullah aleyhisselâmın yaşadığı devirde evlerle kaplıydı!.( Yukarıdaki resimi inceleyin) Bugün ise Ebu Cehil’in tuvalet yapılmış olan evinin çevresinde bile, “Kâ’be ‘de namaz kılıyoruz” zannıyla namaz kılan sayısız insan görüyoruz!. Gene bizim tesbitlerimize göre, Kâ’be çevresinin dışa yani çevreye yaygınlaştırılması yerine; 30-40 metrelik çevresinde dönerek yükselen ve inen bir yürüyen yol yapılıp; insanların burada yürürken yedi dönüşü yani bir tavafı tamamlamaları sağlanabilirdi… Bunun için de Kâ’be’nin duvarları yükseltilebilirdi!. ---“Beytullah”taki bu “nûraniyet”ten istifade için, tavafların özellikle bu mesafe içinde yapılması, açıkladığımız gerekçe yönünden çok önemlidir; bize göre!. Kişi gene de kendi bildiğinde ısrar edip, bu imkândan istifade etmek istemezse ne denir?.. Dilediğin gibi yaşa, neticesi gelir başa!. Unutmayalım ki sahip olduğumuz her şeyi bırakıp, tek başımıza gideceğimiz bir ebedî yaşam sözkonusu!. Orada değerli olan tek şeyde, oranın şartlarına göre şu dünya hayatında hazırlanmak!. Bizim bir takım gerçekleri idrak ettikten sonra, onların gereğini yapmamanın bize vereceği zararı, hiç kimse veremez!. Rasûlullah aleyhisselâm, ölümötesi yaşamda bizim zarar görmememiz için ne kadar alınması gerekli tedbir varsa hepsini anlatmıştır. Ama biz anlamaya çalışmazsak, bu ikâzlara kulak vermezsek zararını kim çeker?..

"İslâm Dini" ile ilgili, günümüzün en büyük sorunlarından biri de hemen herkesin, başkalarının yaptıklarını Allah ADINA yargılayarak, hükümler vermesi.. Herkes, biribirini eleştiriyor; diğerinin, kendi yaptığına uymayan davranışının yanlış olduğunu söyliyerek,"Allah`ın onun yaptığını kabul etmeyeceği" hükmünü veriyor!. Şu anda yeryüzünde yaşamakta olan hiç bir kişi,-Nebive Rasûl** değilse-ALLAH ADINA değerlendirme ve hükmetme yetkisine sahip değildir!.Böyle bir yetkisi olduğunu söyleyen kişi ise, ancak ve sadece akıl hastası olabilir!. Böyle birine inanmak ise, cehaletin son sınırıdır!. Biz bütün insanlar, Hz Muhammmed Aleyhisselâm’ın bize bildirdiklerine veKur`ân-ı Kerîme dayalı olarak, kişisel yorumlarımızla"İSLAM DİNİ" HAKKINDA düşüncelerimizi dile getirebiliriz. Ama kim olursak olalım,"İSLÂM DİNİ" HAKKINDAKİ kişisel düşünce ve yorumlarımız,DİN ve ALLAH ADINA değildir!.

 Kişi herhangi bir konu hakkında konuşacaksa BENCE diye başlamalıdır.

 "İkrah" yani zorlamanın "İslâm Dini"nde olmayışını; insanları bu konuda zorlamanın kesinlikle Dine uygun bir davranış olmadığını bakın değerli müfessir Elmalılı Hamdi Yazır ünlü tefsiri "Hak Dini Kur`ân Dili"nde nasıl açıklıyor:"Dinin mevzuu ef`âli ıztırariye (zorlamalı fiiller) değil; ef`âli ihtiyarîyedir (kişinin kendi dileğiyle).. Bunun için ef`âli ihtiyarîden birisi olan ikrah, dinde menhîdir (yasaktır).Belki âlemde ikrah bulunabilir, amma Dinde, Dinin hükmünde, Dinin dairesinde olmaz veya olmamalıdır Dinin şanı ikrah etmek değil, belki ikrahtan korumaktır.Binaenaleyh Dini islâmın bihakkın hâkim olduğu yerde ikrah (zorlama) bulunmaz ve bulunmamalıdır!.. Şu halde Din, ikrah ediniz demez; ikrah meşru ve muteber olmaz!.İkrah ile vâki olan amelde dinin va`dettiği sevap bulunmaz; rıza ve hüsni niyyet bulunmayınca hiç bir amel ibadet olmaz!.Ameller niyete göre değerlenir!.. Metalibi diniyyenin hepsi ikrahsız, hüsni niyyet ve rıza ile yapılmalıdır..İkrah (zorlama) ile itikad mümkün değil; ikrah ile kılınan namaz, namaz değil; oruç keza; hacc keza ilah...Bundan başka, bir kimsenin diğerine tecavüz edip de herhangi bir işi ikrah ile yaptırması da câiz değildir; hasılı, hükmi islâm altında herkes vazifesini bilihtiyar yapmalı, iKRAHSIZ YAŞAMALIDIR!."

Depresyona güzel çözüm:

Umre Her insanda, doğduğu andan itibaren onun gölge gibi izleyen bir ölüm korkusu var. İnsan çok hassas bir varlık. Bir sabun köpüğü gibi her an patlamaya hazır. İşte bu sabun köpüğünü güçlü kılmak ve ölümsüz hale getirmek için sürekli buna bir şeyler katmak istiyor insan, gerek maddî gerek manevi açıdan; iktidar, güç, işte ne varsa. Yaşlanıp güzelliği gidince, bir sevdiğini kaybedince, işinde bir şekilde sarsıntı geçirince o katmak istedikleri dökülmeye başlıyor. Ölüm korkusu sarıyor insanı.’





--------------------------------------------------------------
RAHMAN ve RAHİM olan ALLAHın adı ile ..
11/17/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***