REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1199 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: Menzil_sofi on 10/21/2010 18:12:49


Gönüllerdeki değişim toplumsal değişime zemin hazırlar. “Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde  olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip- bozmaz.” (Rad/11)  Ayet açık ve net olarak yüreklere sesleniyor. Toplum olarak hep şikâyet ederiz, oluşumlar karşısında hatalı olanlar hep başkalarıdır. Kendimiz her zaman sütten çıkmış ak kaşık misaliyizdir. Hâlbuki değişimin veyahut bozulmaların biz Müslümanların yüreklerindeki bozulmalardan kaynaklandığını görmemekteyiz. Gönüllerimizin kaymasıyla düştüğümüz yeri aslında kendimiz belirlemişizdir. Ama toplum olarak kendimize karşı eleştiriden hoşnut olmadığımız için, hatayı hep başkalarında ararız. Hâlbuki Müslümanın nefis tezkiyesi diye bir iç muhasebe ahlakı var idi. Sanırım bu unutulduğu için ya da muhasebe bizi rahatsız ettiği için bu ahlakı terk ettik. Terk ettiğimiz için de öz eleştiri dediğimiz çok güzel olan bir ahlaktan uzaklaştık.



Bu kopuş gönüllerimizdeki bozulmalara gebe kaldı ve bu gebelikte tabi olarak kendini doğurttu. Bu oluşumların failleri biz Müslümanlarız. Kendini eleştirme cesaretini gösteremeyen Müslüman, bir başkasını eleştirmeyi de gereksiz görmeye başladı. Bir nevi cesaret edemedi. Çünkü insanın bir şeyi eleştire bilmesi için kendisinin de eleştiriye açık olması gerekir. Eleştirmek ve eleştiriye acık olmak ise temiz bir yürek ister. Burada Allah Resulünün bir hadisi şerifini zikretmek sanırım yerinde olacaktır. “Mü’min mü’minin aynasıdır”. Ayna insana kusurlarını gösterir. Aynaya bakan insan, üstündeki başındaki kusurları düzeltir, kendine bir çeki düzen verir aynaya bakış amacı budur.  Eğer Müslümanlar birbirleriye bu şekilde diyalog kurmazlarsa, birbirlerine bakış amaçları birbirlerini düzetmek olmasa ipler kopmuş demektir. İpler kopunca ise kusurlar artar, kişilikler bozulur ve bozulan kişilikler topluma yansır,  bulaşıcı hastalık gibi toplumu da bozmaya başlar.



Zannediyorum ki biz Müslümanlar bu bulaşıcı bozulma hastalığına yakalandık. Önce iç dünyamız bozuldu. Yavaş yavaş zevklerimize, davranışlarımıza yansıdı, bizden elimizin altındakilere, etrafımızdakilere, onlardan da topluma yansıdı ve biz toplum olarak bozulduk… Bu bozulmaların sebebini ve tehlikesini uzun yıllar önce Allah Resulü bizlere haber vermişti. Korunmamız ve Müslümanlar için hazırlanmış bu tehlikeli tuzaklara düşmememiz için. Heyhat gel gör ki Allah Resulünün sözleri de unutuldu. Adımız Müslüman olarak kaldı, lakin Kur’an da unutuldu. Neye göre Müslüman kime göre Müslümanız bilemiyorum. Biz kendimize Müslüman desek de Allah bize Müslüman diyor mu onu da bilemiyorum.



Gelelim Allah Resulünün bizlere verdiği habere: “Ümmetimin dünya sevgisinden dolayı helak olmasından korkuyorum”.



Dünya sevgisi insanın imanını zayıflatır. İmanı kuvvetli insanlar ne dünyaya ne de dünyaya ait şeylere ilgi, sevgi duymazlar. İmam Ebu Hanife’nin başından geçen bir olay kamil imanın nasıl olduğunu çok güzel bir şekilde örnekliyor. İmamın ticaretle uğraştığını sanırım onun hayatını okuyanlar bilir. Bilmeyenler de bu vesileyle öğrenmiş olur inşallah. Kendisine çalışanları tarafından bir haber gelir. İçi yük dolu gemisinin battığı haberi verilir. İmam, elini kalbinin üzerine koyar bir müddet durduktan sonra “Elhamdülillah,” der. Aradan biraz zaman geçer haberi getiren şahıs tekrar gelir ve geminin batmadığını haberin yanlış olduğunu söyler. İmam yine elini kalbinin üzerine koyar bir müddet bekledikten sonra “Elhamdülillah,” der. Bunun hikmetini kendisine sorarlar. Şu açıklamayı yapar;  “Bütün servetim gemideydi geminin battığını haber verdiklerinde kalbimi yokladım batan dünya malına karşı bir hüzün, bir acı var mı baktım ki yok elhamdülillah dedim. Sonra batmadığı haberi geldi yine kalbimi yokladım. Kaybetmediğim dünya malına karşı kalbimde bir sevinç bir neşe var mı baktım ki yok yine elhamdülillah dedim.



Suphanallah nasıl bir iman!.. Bu iman biz Müslümanlarda olmadığı için bozulduk kaybedenlerden olduk. Dünya sevgisini kalbimize öyle yerleştirdik ki, Allah sevgisine yer kalmadı, dolayısıyla da Allah kalplerimizi mühürledi. “Hatemallahu kulubihim”. (Bakara/7) diyor Allah (c.c) mühürlenmiş bir kalp Allah’ı nasıl idrak edebilir ki…



Allah teala birçok ayette “Ey iman edenler imanlarınızı tazeleyin” diyor. İman bayatlamasa Allah tazeleyin der mi?  Sanırım imanın neden bayatladığını idrak ettik. Bir kalpte iki sevgi olmaz biri geldi mi diğeri gider. Hem Allah’ı çok seviyorum hem dünyayı, olmaz öyle! Dünya ve dünyalık şeyler Allah’a ulaşmak için birer araçtır amaç değil, lakin araçlar amaç, amaçlar ise araç olmaya başladığı için Allah’ın bahsettiği değişim gerçekleşti. Özlerimizde olanı bozduk, Allah da bizleri bozdu, Ailelerimizi bozdu, Çocuklarımızı bozdu, toplumumuzu bozdu. Kendi ellerimizle hazırladıklarımızı Allah önümüze sundu. Biz istemeseydik böyle olmazdık. Hala da lakayt ve umursamaz bir biçimde niye toplum bu kadar bozuldu sorusunu soruyoruz.



Her nefsin kendisine sorması gereken soruyu maalesef biz topluma, toplumlara soruyoruz. Hep şu sözleri duyarım insanlardan “nasıl oldu da İslam ümmeti bu kadar çabuk değişti dünyaya yöneldi?” Allah! Allah! Bu toplun nasıl bu kadar çabuk bozuldu. Kendine gel artık kardeşim, bu toplumu biz bozduk biz. İnsanın bir organını düşünün mesela kalp veya beyin ya da böbrek, hastalandı mı bütün vücut bu rahatsızlığı hisseder ve bundan nasibini alır. Bireyler de böyledir bir kişi iki kişi derken bütün toplum değişir. Bu olumsuz yönde olduğu gibi olumlu yönde de gelişebilir. Biz şimdiye kadar olumsuz olan bozulmadan bahsettik, bir de olumlu olan düzelmeden bahsedecek olursak, olayı tam tersine çevirebiliriz bireylerden başlayarak bozulan toplumu yine düzeltebiliriz. İşe kendi nefislerimizden başlayarak çemberi genişletebiliriz, ancak bunun için kararlı bir kalkış gerekmektedir.



Bu kalkışı gerçekleştirmek ümidiyle Allah’a emanet olun.



09/29/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***