REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1124 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: SuKuT_ on 10/12/2010 17:40:18


ALLAH’LA  KESİNTİSİZ  BAĞLANTI  NASIL KURULUR?


ALLAH’LA KESİNTİSİZ BAĞLANTI KURMAK MÜMİNLERE NE KAZANDIRIR?


Rabbimiz her nimeti insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ve en kusursuz detaylarla yaratmıştır. Bu nedenle insanın, dünyaya geldiği ilk andan itibaren sahip olduğu her nimet çok önemli ve değerlidir. Fakat insan yaşamı boyunca hangi nimete sahip olursa olsun hiçbiri, Yüce Allah’la kuracağı derin, samimi ve kesintisiz bir bağlantıdan daha önemli ve değerli değildir. Ancak kişiyi gerçek kurtuluşa ve katıksız samimiyete yöneltecek olan bu nimete sahip olabilmek için birtakım ahlaki özelliklerin kazanılması gerekmektedir.

İçten bir niyet, dua ve samimi bir çaba ile kazanılabilecek olan bu özellikler nelerdir?

TEK GÜÇ SAHİBİ OLAN ALLAH’I DOST VE VELİ EDİNMEK



Rabbimiz kullarının sıkıntı duyduğu, zorda kaldığı, mutluluk ve sevinç hissettiği olayları yaratarak onları imtihan eder. Bu nedenle insanın, hayatı boyunca karşılaştığı herşeyi Yüce Allah’ın yarattığını unutarak, Allah'ın dışındaki varlıklara mal etmesi, onlardan yardım dilemesi ve onlarla paylaşması kişiyi hiçbir sonuca ulaştırmaz, sadece kayba uğratır. Çünkü canlı cansız her varlığı Allah yaratmıştır ve bu varlıklar O’nun kontrolü dışında asla hareket edemezler. Kısacası Allah'tan başka herşey ve herkes, sonsuz aciz, sonsuz fakir ve sonsuz muhtaç varlıklardır. Bunların kendilerine ait bir güçleri, kabiliyetleri yoktur; öyle ki kendilerine bile yardıma güç yetiremezler. O halde, açıktır ki Allah'tan başka güvenilecek, yardım umulacak bir varlık yoktur. Bu nedenle salih Müslümanlar, yalnızca Allah'tan yardım diler, sadece O'na güvenirler. Sebeplerden, aracılardan, insanlardan yardım ummazlar, Allah'ın yarattıklarını Allah'tan bağımsız bir güç, irade ve etki sahibi olarak görmezler. Çünkü Kuran’da Yüce Allah kullarına “şahdamarından daha yakın olduğunu” (Kaf Suresi, 16), “gizlinin gizlisini de bildiğini” (Taha Suresi, 7) buyurmuştur. İnsanın kendisini yaratan ve herkesten gizlediği sırlarını dahi bilen Yüce Allah’a sığınması ise samimi bağlılığın önemli bir sonucu ve göstergesidir.

Allah’a gönülden bağlı olan müminler, sadece Yüce Allah’a yakın olunması, sadece O’nun dost ve veli edinilmesi gerektiğini bilerek hareket ederler. Bu üstün ahlakları da onlara derin bir akletme ve kavrama yeteneği verir ve onların Allah’la derin bir bağlantı kurmalarına vesile olur.

DUA ETMEK


“... Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?...” (Furkan Suresi, 77) ayetiyle haber verildiği gibi Yüce Allah’a samimi olarak dua etmek son derece önemlidir. Çünkü dua, Yüce Rabbimiz karşısında son derece aciz olan insanın O'na yöneleceği, hataları konusunda O'na itirafta bulunacağı ve sadece O'ndan yardım dileyeceği, O’nun varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissedeceği ve günlük yaşantısının her anında bu bilinci koruyabileceği çok önemli bir vesiledir.


Çarşıda, sokakta, otomobilin içinde, okulda, işyerinde, kısacası her mekânda ve her zaman dua edilebilmesi, bunun için belli bir sınırın konulmamış olması Allah’la bağlantının kesintisizce sürmesini sağlar. Nitekim Allah ile yakın bir bağlantı kurarak samimi bir dua ile güne başlayan müminin gün içinde Allah'ın rızasını unutması ya da Allah'ın sınırlarını göz ardı etme ihtimali Allah’ın izniyle ortadan kalkmış olur. Güne dua ile başlayan insan, gün boyunca Allah'ın kendisini izlediğinin bilinci ile hareket eder. Gece duası ise gün içinde dünyevi uğraşlarla vakit geçiren insanın kendi kendine bir vicdan muhasebesi yapmasına vesile olur. İnsanın gün içinde başına gelen ve zahiren olumsuz gibi gördüğü olayları daha hikmetli, tevekküllü ve şuurlu bir biçimde değerlendirmesini sağlar. Böyle bir tefekkür gün içinde yapılan hataların gözden geçirilmesine ve bu hatalardan dolayı tevbe edilmesine, bağışlanma dilenmesine ve günlük uğraşıların insan ruhunda oluşturabileceği muhtemel olumsuzlukların önüne geçilmesine vesile olur.

HER İŞTE ALLAH’A YÖNELMEK

Rabbimiz, "'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın." (Rum Suresi, 31) ayetiyle inananlara gerçek imanın nasıl olması gerektiğini bildirmiştir. Yine bir başka ayetteki "… Bana 'gönülden-katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim." (Lokman Suresi, 15) sözleriyle de, Allah  doğru yolun, bu ahlakı yaşayan insanların yolu olduğunu hatırlatmıştır.

Allah 'a gönülden bağlanmak, her ne şart altında olursa olsun, Rabbimiz'e olan iman, bağlılık ve sadakatten vazgeçemeyecek kadar çok sevmek ve O’na karşı haşyet dolu bir korku duymaktır. Allah 'a, O'nun razı olmayacağı bir tavır göstermekten içi titreyerek korkacak ve şiddetle kaçınacak kadar büyük bir saygı ile inanmaktır. Allah 'a bu şekilde gönülden bağlanan insan, ihlası da kazanmış olur. Allah 'a karşı böyle güçlü bir inanç ve bağlılığı olan kişi, hem ibadetlerinde hem de Allah 'ın rızasını gözeterek yaptığı diğer tüm işlerinde ihlas ve samimiyetle hareket eder. Bu samimiyetleri dolayısıyla Kuran'da müminlerin "Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlanan kimseler" (Hud Suresi, 23) oldukları bildirilmiş ve cennetle müjdelenmişlerdir.

Allah  müminlerin, Kuran'da bildirilen emir ve ibadetleri Allah 'a karşı gönülden bir boyun eğicilikle yerine getirmelerini bildirmiştir. "'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın." (Rum Suresi, 31) ayetiyle Allah , iman edenleri bütün ibadetlerinde ihlasa ve teslimiyete çağırmıştır. Bir başka ayette ise Allah  kendisine gönülden itaat eden, emirlerini teslimiyetle yerine getiren kimselere ecirlerini iki kat vereceğini şöyle müjdelemiştir:

"Ama sizden kim Allah'a ve Resûlü'ne gönülden - itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır." (Ahzab Suresi, 31)

Müminlerin "Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir" (Al-i İmran Suresi, 17) ayetiyle de bildirilen bu özellikleri, Rabbimiz'in kullarına uyarıcı olarak gönderdiği elçilerinde en güzel örneklerle tecelli etmektedir. Kuran'da elçilerin gönülden Allah 'a yönelen, ihlas sahibi kullar oldukları pek çok ayette bildirilmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

"Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 120)

"Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla. Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi." (Hud Suresi, 75)

"İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı." (Tahrim Suresi, 12)

Yüce Allah “...O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.” (Sad Suresi, 30) ayetiyle de Hz. Süleyman’ın, Kendisi'ne olan derin bağlılığını överek tüm kullarına bu örnek ahlakı haber vermiştir.

Her işte Rabbimiz’e yönelip dönmenin en güzel yolu bir işe besmele ile başlamaktır. Her zaman Allah’ın adını anarak bir işe başlamak kalplerde etki uyandırma bakımından daha sağlam bir güç oluştururken kişinin Allah’a olan yakınlığını da arttırır. Çünkü bir işe Allah’ın adıyla başlayan bir kişi herşeyin Allah’ın kontrolünde işleyeceğini, Allah dilerse yaptığı işte başarılı olacağını bilir. Kuşkusuz bu durum kul ile Allah arasında çok derin bir yakınlığın oluşmasına vesile olur. Böyle bir insan acizliğini anlamış Allah’ın izni olmaksızın hiçbir işi yapmaya güç yetiremeyeceğini kavramış ve kendini tamamen Yüce Allah’a teslim etmiştir. Müminlerin bu durumu Kuran’da şöyle haber verilir:

“De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."” (Tevbe Suresi, 51)

Bu ahlakı yaşayan müminler 'Allah 'a derin bir saygı göstererek’ iman ederler. Allah'ın yüceliğini ve gücünü kavramış olmaktan dolayı O'na karşı derin bir sevgi, içli bir saygı ve korku duyarlar. Rabbimiz’e böyle derin bir saygı ve korku ile bağlanan kimseler, Allah 'ın rızasını kazanmayı hiçbir dünyevi çıkar ya da menfaate değişmezler. Çünkü ihlas, dünya üzerindeki küçük büyük hiçbir menfaatin, Rabbimiz'in rızasını kazanmaktan ve O'nun emirlerini yerine getirmekten daha önemli olmadığını bilmektir. Kuran'da "... Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar..." (Al-i İmran Suresi, 199) ayetiyle salih müminlerin bu özelliği hatırlatılmıştır.

Müminler, hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar, yaşadıkları bu derin iman dolayısıyla Kuran ahlakını yaşama konusunda hiçbir şekilde taviz vermezler. Çünkü içlerinde Rabbimiz'e karşı duydukları saygı dolu korku ve derin bağlılık, Allah 'ın beğenmeyeceği bir tavır gösterilmesini kesin olarak engeller. Aynı şekilde Allah 'ın razı olacağını bildirdiği ahlakı eksiksiz olarak yaşama konusunda da büyük bir şevk ve azim ile hareket etmelerini sağlar. Allah 'ın rızasını kazanabilmek için sürekli olarak hayırlarda yarışırlar. Rabbimiz'in rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmak için –güçlerinin ve imkanlarının elverdiği ölçüde- sürekli bir çaba içindedirler.

HER ZAMAN ŞÜKRETMEK

Her türlü nimetin tek sahibinin Allah olduğunun ve herşeyin yalnızca O'ndan geldiğinin şuurunda olarak bunu kalple ve dille ifade etmek, imanın en büyük göstergelerindendir. Ayrıca Allah’la derin bağlantı kurmanın, "yalnızca O’na kulluk etme"nin de en samimi yollarından biridir.

Müminler yaratılış delillerini inceleyerek Dünya'nın atmosfer ile uzaydan gelen tehlikelerden korunduğunu, yerin altında kaynayan magma tabakasından ince bir yerkabuğu katmanı ile korunduğunu, içilecek suyun yaratılmasını, toprağın verdiği ürünleri, ulaşım araçlarını, gece ile gündüzün yaratılmasını, hayatını, sağlığını, aczini, aklını, şuurunu, beş duyusunu, nefes aldığı havayı ve bunlara benzer sayısız nimeti kendilerine her an kesintisiz bir şekilde Yüce Allah’ın sunduğunu düşünür ve tüm bunlar için Rabbimiz’e şükrederek yalnızca Allah’a yönelip dönerler. Nitekim Yüce Allah bir ayette Zatına şükredilmesinin O’na yaklaşmanın önemli bir vesilesi olduğunu şöyle haber verir:

“... Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."” (Ankebut Suresi, 17)




Bediüzzaman Said-i Nursi nimeti vereni düşünmenin nimetten daha değerli olduğunu belirterek Yüce Allah’la derin ve samimi bağlantı kurmanın önemine şöyle dikkat çekmiştir:

"Bu kıymettar hârika-yi san'at olan nimetler Ehad-ü Samed'in (Bir ve tek olan ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah’ın) mu'cize-i kudreti ve Hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek (anlamak)'' fikirdir. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet (düşüncesizlik) ise, öyle de; zâhirî mün'imlere (nimetlere vesile olan kişilere) medih (övgü) ve muhabbet edip, Mün'im-i Hakiki'yi (nimetlerin gerçek sahibini olan Allah’ı) unutmak (Yüce Allah’ı tenzih ederiz.); ondan bin derece daha belâhettir (düşüncesizliktir)."

ALLAH’LA KURULAN DERİN BAĞLANTI MÜMİNLERİ OLGUNLAŞTIRIR


Yüce Allah’la kurulan samimi, derin ve kesintisiz bağlantı müminin imanını, şevkini, Allah'a olan teslimiyetini, sevgi ve saygısını daha da arttırır. Kişiyi Allah'ın razı olmayacağı bir tavır içine girmekten sakındırır, nefsinin taşkınlıklarını, sınır tanımaz kötülüklerini dizginler, sürekli olarak Allah’ın razı olacağı umulan yönde hareket etmesine vesile olur. Bu yakınlık, Allah'ın rızasına, rahmetine ve cennetine yaklaştırarak mümine çok büyük manevi bir haz verir. Mümini Allah'ın sınırlarını korumada, Allah'ın rızasını aramada son derece yüksek bir şuura, uyanıklığa ve titizliğe iletir. Sonuçta müminin Allah’la kurduğu kesintisiz bağlantı, onu kıyamet gününün korkusundan ve cehennemdeki ebedi korku ve dehşetten kurtarmaya vesile olur:

“... Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 274)





--------------------------------------------------------------
RAHMAN ve RAHİM olan ALLAHın adı ile ..
11/17/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***