REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1042 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: SuKuT_ on 09/29/2010 17:46:16


 

İNSANIN YARADILIŞ HİKMETLERİ

Cenâb-ı Hak, bir nutfeyi, ana rahminde kan pıhtısına, bilâhare et, sonra kemiğe çevirip üstünü etlerle örttü. Sinir ve tellerle bağlayıp damarlarla ördü. Bütün uzuvları halk ederek bir damla nutfeden erkek ve kadını yarattı.
(Her uzuv yerli yerince yaratılmıştır, ne eksik ne fazla... Gözler ayak altında yaratılsaydı, dişler sırtta, cinsiyet uzuvları başta olsaydı, kol ve bacaklar hiç yaratılmasa veya çok yaratılsaydı, ne olurdu? Bu ve buna benzer vaziyetleri hayal etmek bile tuhaf, tuhaf olduğu kadar da felâkettir.)
Cenâb-ı Hak, dişleri tek kemik halinde yaratmadı bazılarının yürüyüp dökülmesiyle diğerlerinden istifade edilsin diye... Sonra diş kemiklerini baden kemiklerinden daha sert yarattı ki kolayca tahrip edilmesin diye... Besinleri iyi parçalamak için öğütücü dişleri büyük ve ezici olarak, gıdaları parçalamak için ön dişleri, köklerini sağlam ve üstlerini keskin olarak yaratmıştır.
Yediğimiz gıdaların uygun olup olmadığını anlamak için dile tatma hissini vermiştir.
Güzel kokulardan istifade etmek, çirkin kokulardan kaçınmak için buruna koklama duygusunu verdi. Hayatın ruhu olan havayı almak burundaki delikler sayesinde oldu.
İnsanlarda iki ayrı yüzün ikiz de olsalar birbirlerine %100 benzer yaratmadığı gibi iki sesin birbirine %100 benzememesi için sesleri de değişik yarattı. Bu yüzden insanlar sesleriyle tanınabilir hale geldi.
Arzu edilen şeyleri tutmak, zararlı şeylerden kaçınmak için eller elverişli şekilde yaratılmıştır. Parmakların diziliş şekline bak, bu halinden daha elverişlisini bütün insanlar düşünse bulamazlar.
Kaşınma ihtiyacını gidermek, ince şeyleri tutabilmek için parmağa güzellik veren tırnağı yarattı.
Ayakları yürünebilecek ve üzerinde durabilecek şekilde yarattı. Bütün bu uzuvları bir damlacık sudan yaratan Cenâb-ı Hak, aynı sudan bedenin kemiklerini de sert ve kuvvetli olarak vücudu dik durdurtturacak şekilde halketti. Kemikleri muhtelif büyüklükte münasip şekillerde yarattı. Kolayca hareket edebilmesi için eklemleri yarattı. Kemikleri münasip mafsallarla bağladı. Eğer mafsallar olmasaydı kemikleri bir tek kemik halinde yaratsaydı hareket mümkün olur muydu? Sayıları iki yüzü geçen kemikleri Cenâb-ı Hak bir damla meniden nasıl yaratıp nasıl şekillendirmiştir? En ufak bir fazlalık veya noksanlık vücutta sakatlığa sebep olurdu. Hikmeti sonsuz olan Rabbimiz, bunları, gören göze, duyan kalbe ibret olsun, yüceliğine ve yaratmadaki eşsizliğine bir delil olsun diye gözler önüne serdi.
Vücudun hareketini sağlayan adaleleri düşünelim. Göz kapaklarını hareket ettiren 14 kastan bir tanesi eksik olsa göz sakat olur.
İnsanın iç ve dış yapısına bakılırsa akıllara durgunluk verecek san'at eserleriyle karşılaşmamak imkânsızdır.
İnsan uzuvlarını tam gıda alabilecek kabiliyette yarattı. Eğer alınan gıdalar sarf edilmeyip vücutta devamlı birikseydi ne olurdu?
Göklerde ve yerde bir zerre bile hikmetsiz yaratılmamıştır, herşeyin bir hikmeti var, fakat Allah'tan başkası bu hikmetlerin hepsini kavrayamaz.
Bütün ins ve cin bir araya gelip bir damla sudan hayat, işitme ve duyma gibi uzuvlar yaratmaya kalksalar hiç bir zaman güçleri buna yetmez.
Kandaki besinleri temizleyip tekrar göndermesi ve kanda her uzvun kendine münasip gıdaları alması için karaciğeri yarattı.
Dalak siyah kanı öd ve safrayı ayarlar, böbrek ise sidiği süzüp mesaneye gönderir.
Çocuğun dişlerini tam ihtiyaç duyduğu anda yarattı, daha önce veya daha sonra değil...
Çocuk, genç ve kadınlardan ayrılabilmesi için erkeklerin yüzünde kıllar yarattı. Sakal, güzelliği arttırdığı gibi ihtiyarlayınca da yüzün buruşukluğunu örter. İnsan neslinin bekası yönünden erkeklerin tahrik olmaları için kadınların yüzlerini kılsız ve aynı güzellikte katacak şekilde yarattı.
Gebe kadınlar aybaşı olmadığı zaman, mutad olarak çıkması gereken kan rahimdeki çocuğa gıda olur.
Neslin devamı için lüzumlu olan, birleşmedeki şehvet zevkini, meniyi rahme ulaştıran tenasül uzvunun yapılışını, meninin dışarı çıkabilmesi için hususî hareketi bir an düşün!.. Sonra bütün uzuvların vazifesini meselâ midenin besinleri hazmetmesini, ciğerin kanı temizlemesini, ön ve arka yollarla idrar ve dışkıların dışarı atılmasını düşün!.
İnsan vücudunda mânâsız ve hikmetsiz hiç bir uzuv bulabilir misin? (Allah yaratmasa da tesadüfen olsaydı mânâsız neler olurdu...)
«Göz ve kulağın hikmetine bak!» Görmeyen ve işitmeyen bir kimsenin halini düşün!..
Allah aklı yaratmasaydı, insanlar hayvanlardan daha kötü bir vaziyete düşmez miydi?
Bir insanda birden fazla baş bulunsaydı, biri konuşurken diğerleri sussaydı ötekiler lüzumsuz olurdu. Hepsi aynı şeyi konuşsa yine öyle... Her biri başka şeyler konuşsa, karşıda dinleyen maksadı anlayamazdı.
Çifter çifter yaratılmış, el, kol ve ayakların hikmeti açıktır.
Bütün bu uzuvlardan her biri bir ihtiyaca ve bir işe yaramaktadır. Eğer bu kaslar tutmayıp da idrar ve dışkılar devamlı aksaydı ne olurdu?
Erkeğin tenasül uzvu hep gevşek bulunsaydı, meni rahme nasıl ulaşırdı? Tersine hep sert bulunsaydı, manzaranın çirkinliği ve güçlüğü meydanda. Hikmete bak ki ihtiyaç anında münteşir, diğer zamanlarda gevşek bulunuyor...
İdrar ve dışkı çıkaran aletler (insanın alnında değil de) vücudun en gizli yerinde yaratılmıştır.
Saç ve tırnakları hissiz yaratmıştır. Eğer hisli olsalardı ya onları acı ve ıstıraplara katlanarak keserdik veya bütün çirkinliği ile bırakırdık.
Saçlar, gözde bitseydi göremezdik, ağızda bitseydi yemek yiyemezdik ellerin içinde bitseydi dokunma duygusu yok olurdu, tenasül uzuvlarının iç kısmında bitse birleşme zevki kalmazdı.
Bütün bu nimetlerle lezzetleri bize ihsan eden Allah'ın şanı ne yücedir.
İnsan bedenini bir eve, uzuvlarını hizmetçilere benzetirsek, evin sahibi malikülmülk olan Allahü Zelcelâldir. İnsanda bulunan fikir, vehim, akıl, hafıza, gazap gibi sıfatlardan sadece hafıza sıfatı noksan olsa, leh ve aleyhinde olanları, gireni çıkanı, alanı vereni, hasılı hiç bir şeyi aklında tutamaz. Kendisine iyilik veya kötülük yapanı hatırlayamaz. Kâr veya zararını bilemez. Gittiği yeri bulamaz, hiç bir şeyi öğrenemez.
Bak şu nimetlere, bunlardan bir tanesi olan hafızanın kıymeti nasıldır? Diğer nimetleri de bir düşün!..
Hafızanın kıymetini anladık. Unutmaya gelince, eğer unutma insana musibetleri unutturmasaydı, ondan hasret eksilmez, kini gitmez, gazapları felâketleri, faciaları hatırından çıkaramaz bu yüzden dünya zevklerinden mahrum kalırdı. Bak Allahü teâlâ hafıza ve unutmayı yerli yerince nasıl da yaratmış?..
İnsanları hayvanlardan ayıran konuşabilme nimetine bak!.. Yazı yazmakta kullanılan el, parmaklar, avuç, ayrıca yazı yazmayı hazırlayan zihin ve fikir gibi şeyler insanın kendi işi değildir, ilâhî bir nimettir.
İlim arttıkça onun kuvveti ve kıymeti daha çok anlaşılır. Akü bütün güzel tedbirlerini, ilim ve hikmetiyle kendini bilmekten acizdir. Kıyamete kadar saysak, dünyanın nizamı ve insan neslinin devamı için Cenâb-ı Hakkın bize bahşetmiş olduğu nimetlerini ve lütuflarını dile getiremeyiz. Mülkünde en güzel surette tedbir alan Allah'ımızın şânı ne yücedir.
Âlemlerde yaratılan güzellikler, akıllara durgunluk veren sanat harikaları, yaratılan şeylerde meydana gelen hikmetler, Yüce Yaratıcımızın sonsuz büyüklüğüne, eşsiz kudretine, azametine, arzusunun her şeyi ihata ettiğine açık seçik deliller, vesikalar ve şahitlerdir.

saygılarımla





--------------------------------------------------------------
RAHMAN ve RAHİM olan ALLAHın adı ile ..
11/24/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***