REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1160 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: SuKuT_ on 09/29/2010 17:06:22


Eti yenmez, sütü içilmez insan, neden yaratılmış?
 
 
Diyebiliriz ki, Rabbimiz bütün kâinatı bizim için yaratmıştır. Bundan 20 milyar yıl önce evren yaratılmaya başlamış, 100 milyar galaksi ve her galakside bulunan ortalama 200 milyar yıldız, güneş sistemini ve dünyayı netice vermiştir. 5 milyar yıl önce yaratılan dünya, asırlarca bir beşik gibi süslenmiş, milyonlarca çeşit hayvan ve bitki yaratılmış, en sonunda kâinatın en şerefli misafiri olan insan gelmiştir.

Neden Rabbimiz, insan için bu kadar masraf etmiştir? Niçin her şeyi onun emrine vermiştir?

Şöyle bir bakın: Bütün varlıkların bir görevi var. İnekler süt veriyor, arı bal yapıyor, tavuk yumurtluyor, balık bize et yetiştiriyor. Hatta lüzumsuz sandığımız bazı varlıklar bile hizmet ediyor. Yılanın zehirinden ilâç yapılıyor, karıncalar çıkardıkları gazla güneşin zararlı ışınlarını süzen ozon tabakasını güçlendiriyor, solucanlar fosforla toprağı besliyor. Gereksiz, hikmetsiz, boş ve zararlı hiçbir varlık yok.

Bunların hepsi insan için çalışıyorlar. İnsan da bütün varlıklardan yararlanıyor, kullanıyor, hatta sevdiği canlıyı yatırıp kesiyor ve etini yiyor. Ama, hiçbir varlığa insanın etini yeme, sütünü içme veya sırtına binip gezme yetkisi verilmemiş. İnsanın kullandığı bazı haklar hiçbir varlıkta yok.

Peki bunca emek çekilen, masraf yapılan, özenilen, yetkilerle donatılan insan niçin yaratılmış? Eti yenmez, sütü içilmez, derisi işe yaramaz, ölüsü bir an evvel toprağa gömülür. Acaba Rabbimiz bir solucana bile bir yaratılış hikmeti taksın, insanı başıboş bıraksın ve 60-70 yıl yeyip içip yatması ve sonunda ölmesi için yaratsın.

Bu, mümkün mü?

Kesinlikle mümkün değil. Şu âyet meallerine bakın, aklımıza gelen sorulara ne güzel de cevap veriyorlar:

“Göğü, yeri ve bunların arasında bulunan şeyleri boş yere yaratmadık.” (Sâd: 27)

“Bizim sizi, boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn: 115)

“İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyamet: 36)

Peki başıboş değilsek, Rabbimiz bizi niçin yarattı? Çalışıp çabalamamız, yeyip içmemiz için mi?

İşte Kur’an ayetleri. Aklımıza gelen soruları ne güzel cevaplıyor:

“Ben cinleri ve insanları, ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum, beni beslemelerini de istemiyorum. Şüphesiz rızık veren, sağlam kuvvet sahibi ancak Allah’tır.” (Zariyat: 56-58)

Bu ayet mealleri, bizim görevimizi çok kesin ve açık bir şekilde ortaya koyuyor. Aynı zamanda, dünyaya çalışıp rızık kazanmak için geldiğini sananlara da şu mesajı veriyor: “Rezzak Cenab-ı Hak’tır. Rızkı O verir. Onun verdiği rızkı elde etmek için verdiğiniz uğraşı, namaza bahane göstermeyin.”
Kur’an lisanıyla bu sorunun cevabı:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet -kulluk- etsinler diye yarattım.”  dır


Varlıkların yaratılışına baktığımızda anladığımız; her şey belli gayeler için var edilmiş, belli gayeler için hareket ediyor ve belli neticeleri doğuruyor. Alemde; bir gaye hakikati var. En küçük parça diye ifade edilen bir atomun bile yaratılışının pek çok gayesi vardır; yaratılmış her maddi şey atomlardan mürekkeptir.

Yine hayatımızın devamını temin eden rüzgarların esmesinde belki binlerce gaye vardır.  Bir an rüzgarların olmadığını düşünelim. Hayat mahvolurdur. Bitkiler döllenmezdi.  Hava temizlenmez ve her tarafa zehirli hava dolardı. Bulutlar sevk edilemezdi.  Yağmur muhtaç olan yere yağmazdı. Ve daha nice faydaları var.

Güneşin doğup batışından ayın ince hesaplarla dünyaya bağlamasına, dünyanın eğik yaratılışına, dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı oluşuna, semanın muhteşem burçlarına kadar her şeyin yaratılışından binlerce gaye vardır:

En basit varlıktan en yüksek varlıklara kadar her şeyin yaratılışında ve hareketinde bu kadar gayeler olur da varlıkların sultanı ve ahsen-i takvim olan insanın yaratılışının bir gayesi olmaz mı?

İnsan ki, varlıkların sultanı ve en mükerremidir. Akıl, iradeyi cüziyye, vicdan vesaire gibi duygular; diğer varlıklarda ya yok ya da çok sınırlıdır. Ama bunlar insanda var ve mükemmeldir. İnsan bu aleme çok farklı nimetlerle gelmiştir. Bu kadar nimet elbette sadece bu kısa ve sınırlı ömür ve alem için insana verilmemiştir. Evet her şeyin yaratılmasında binlerce gaye olur da sultan olan şu insanın yaratılışının gayesiz olması düşünülebilir mi? Tabi ki insanın da yaratılışının gayesi vardır.

Evet, insanın yaratılışının gayesi alemi ve insanı yaratıp bu aleme getiren zatı tanıyıp nimetleri karşısından ona teşekkür edip bu alemde misafir olarak yaşayıp bu alemden başka bir aleme gitmektir.


İnsan bir yolcudur. Ruhlar aleminden başlayan yolculuğumuz baba sulbünden, anne karnına; oradan çocuk olarak şu dünyaya; çocukluğumuzdan gençliğe, ihtiyarlığa; ihtiyarlıktan kabre; kabirden haşre, sırata ve ebedi aleme kadar devam edecektir

Yolcu, gideceği yeri düşünmelidir. Yanında götüremeyeceği şeylerle meşgul olmamalıdır.

İnsanın yaratılış gayesi; önce ilim irfan yoluyla Allah (c.c.) ı tanımak onun marifetine ermek, derin bir imandan sonra Allah (c.c.) a ibadet yapmak, kulluğun hakkını vermektir.

Sonra ilme irfanına erdiği kullukla zevkine hazzına ulaştığı bu büyük hakikatleri başkalarına anlatmak ve hakkı tavsiye etmektir.

Rehber olarak Hz Muhammed (s.a.v.)’i bir model kabul edip, onun arkasında saf bağlayıp saadet diyarına koşmaktır.

Cenabı Hak bizleri gafletten uyandırarak, yaratılış gayemiz istikametinde hayatımızı tanzim edip, emirlerince yaşamaya muvaffak kılsın.
saygılarımla




--------------------------------------------------------------
RAHMAN ve RAHİM olan ALLAHın adı ile ..
09/28/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***