saglıcakla kalın
|
SITE DISINDA
Erkek 53 Yasinda izmir Turkiye |
|
UYELIK TARIHI: |
11/25/2009 |
SON GIRIS: |
05/22/2019 19:04:13 |
|
ACIYI SEVMEK Dayanma gücünün, acının derinliği ile doğrudan orantılı olduğu insan hayatı; acıyla tatlanır, demlenir ve acıyla anlamlılaşır..
Çoğu zaman korktuğumuz, kaçtığımız şeylerin aslında yaşanması gereken, geçilmesi zorunlu dönemeçler olduğunu anlarız...
Ve hayat beklemeden, bekletmeden sunar insanoğluna kaldırması güç sanılan sınavları bir bir..
Bir bakmışız ki acıyı da sever olmuşuz...acının karışmadığı sohbetlerden öyle ki, kaçar olmuşuz..
Acı çekmiş bir insanla muhabbetin, acının ne olduğunu bilmeyen insanlara oranla daha tatlı olduğunu anlamışız her kelimede...
Ve bir de bakmışız ki; acılarımızla adam olmuşuz...yanmış, kırılmış ama hep kendimize dolmuşuz...
Zordur ağlamadan "adam olmak".. Ve zordur acısız iklimlere, güle oynaya varmak...
|
|
Vaktiyle bulundupu yerde geçim sıkıntısı dürüst ve temiz yaratılışlı genç bir adam bir gün memleketine çok uzakta bulunan bir şehir merkeizine giderek iş bulup çalışmaya, kendine yeni bir hayat düzeni kurmaya karar verdi. Bu niyetle vakit kaybetmeden hazırlanıp yola koyuldu. Genç adam bu yolculuğu sırasında izahı kendisi için imkansız birtakım olaylarla karşılaştı:
Bazı kimseler bir tarlaya buğday ekiyorlar, hasat ediyorlar, sonrada bunları ateşe verip yakıyorlar.
İkinci olarak bir adam gördü. Büyük bir taşı kaldırmaya çalışıyor, kaldıramıyor; ama bu taşa bir tane daha ekleyince kaldırabiiyor, bir üçüncüyü ekleyince daha daha da rahat kaldırabiliyor.
Üçüncüsü de şu idi:Bir adam koyuna binmiş, onun üzerine birkaç kişi daha binmiş koşturuyorlar, arkalarından birileride onlara yetişmek için çabalıyor; ama yetişemiyordu.
Adam bunlarla kafası karışmış bir halde uzun yolculuğun nasıl geçtiğini anlamadan şehrin kapısına geldi.Burada nurani bir ihtiyar kendisini durdurup nereden geldiğini yolculuğun nasıl geçtiğini sordu.Adam her şeyi anlattı ve yolda karşılaştığı anlaşılmaz hadiseleri de serüvenine ekelmeyi unutmadı. Bunun üzerine ihtiyar bu genç adama rastladığı olayları birbir açıkladı:
"Senin yolda ilk rastladığın buğday ekip hemen hasat eden ve sonra ateşe verip yakan insanlar, iyilik edip de onu sağda solda konuşarak değerini sıfıra indiren insanları simgeler.
Taş kaldırmaya çalışan kimse için şunu anlatır: İnsana ilk işlediği günah ağır gelir, onun altında ezilir. Ama tövbe etmeden başka günahlar işlemeye devam ederse günahları ona hafif gelmeye başlar.
Koyun ve ona binenlere gelince ...... Koyun cennet hayvanıdır, sırtındakileri cennete taşımaktadır. Koyuna ilk defa binenler alimdirler, onlardan sonra binenler her sınıftan müminlerdir. Bunlara yetişmek için koşanlarda inanmayanlardır
|
|
Beni bir dağ başında böyle yapayalnız kodular,
rüzgarlara, kuşlara, bulutlara yakın,
senin etinden, tırnağından ayrı,
senin kokundan uzak. Şu anda hiç bir şey mümkün değil.
Şu anda her şeyden ayrı, her şeyden uzak
ve her şeyden mahrumum ben.
Şu anda sadece yalnızlık ve kahır. Sen benim gökyüzümdün, denizim, toprağımdın,
Şimdi bir hatıra olamazsın belirsiz, uzak
Biliyorsun bazı şeyler vardır elimizde olmayan
İşte öyle imkansız birşey seni unutmak. Zannetme ki herşey bitti sevdiğim;
Birgün yeşerecek şu sararmış yapraklar.
Ve bundan sonra kim severse dünyada;
Seni ve beni hatırlayacaklar İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi
Paramparça, kırık dökük aşkımız
Çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü
Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü
Büyük aşkımız Unut benden kalan ne varsa
Unutmak tesellidir yalnızlığın
Güneşi bir kadeh şarap gibi içip
Delicesine sarhoş olmak
En güzel tarafı imkansızlığın Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin... Ne olurdu saadetlerin en büyüğü
İşte ellerimde al, diyebilseydim
Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi
Bir gün olduğun gibi kal diyebilseydim. Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel
Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri
En karanlıklarda bile uzanır bir el
Kendiliğinden açar sabaha perdeleri Sen bastığın yerde çiçeklerin büyüdüğü
Her zaman en güzel, her yerde eşsiz
Sen yaprak, sen köpük, sen kuş tüyü
Sen sevgi nehirlerimin aktığı büyük deniz
|
|
Gulun dikeni batti dun parmagima,ve hala
gulumseyerek bakiyorum
parmagidaki kucuk siyriga.
Kizamadim,cunku gulun dikeni
batmadan once sukretmistim "Ya Rabbi ne kadar guzel yaratmissin" demistim.kizamadim,cunku bir dakika once guzel kokusunu sineme cekmistim,bakmaya kiyamamis ,dokusuna hayran kalmistim.Cunku batmadan once yuregime koymus onu sevmistim.....
Dikenini unutmusmuydum?Unutmustum dikenini,unutmustum iste......
Acitmayayim diye dokunmaya cekindigim gul,ince ve derin bir yara acmisti parmagima....gulumsedim yarayada...suzulen iki damla kanada...cunku o yarayi acan bakmaya kiyamadigim o guldu.
Sevdiklerimizin yuregimizde actiklari yaralarda aslinda o gulun actigi yara gibi degilmiydi...ince ve derin bir yara.aslinda cok onemsiz gibi gorunsede her kimildadiginizda yureginizi inceden sizlatan bir yara....ama dostlariniz o yarayi acmadan once siz muhabbet dolu kokularini sineye cekmistiniz.
Zamani,mekani ve kalbinizi kaylasmistiniz .yarayi acmadan once siz onlari kalbinize koymustunuz.Kizabilirmiydiniz.Kizamazdiniz elbet.
Sevdiklermizin actiklari yaralarda o gulun actigi yara gibi ince ve derin.....ama yarimiz o yarayi acmadan once biz sukretmistik,kokusunu sinemize cekmis,bakmaya kiyamamistik.dikenini unutmusmuduk.unutmustuk tabii, ama biz gulumsemeliyiz yaraya.belki suzulen iki damla kanada. Gulumsemeliyiz iste...Cunku o yarayi acmadan once biz onu kalbimize koymus ve sevmistik.
GULE VURGUN
|
|
|