Dilden kalbe yol vardır Gönlü yumuşak insanların konuşmaları da yumuşak ve ılımlıdır. Onlar asla kalp kırmaz. Çünkü bir mihenk vardır gönülde; sözünü önce ölçer biçer sonra muhatabına sunar. En öfkeli olduğumuz anlarda bile yüreğimizdeki karanlığı gündüz aydınlığına çevirir güzel bir söz. Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı Söz ola ahulu aşı, Yağ ile bal ede bir söz. Katı kalpli insanlar ise, bu mihengi yitirmiştir. Olur olmaz yerde kelâm eder, ya baş kırar, ya da göz çıkarır. Bak bu hususta Hz. Ömer ne diyor: Ey Kâbe! Seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla! İşte dost! Tatlı dil ve acı dil arasındaki fark, cennet ile cehennem arasındaki fark gibidir. Sen diline ister gül koy, istersen bal ve gönüllere cennet asa bir iklim ör. İstersen kor koy, başkalarını alev alev yak. Tercih senin..
Allah'u Teala Mirac gecesi, Rasulullah efendimizin mübarek terinden kırmızı gül yarattı. Allah'u Teala Lut kavmini helak etmeye cebrail a.s gönderdi ki, o zamanda Hz. Cebrail o gecenin şiddetinden terledi. Allah'u Teala Onun mübarek terinden ak gülü yarattı. Mirac gecesi Rasulullah efendimiz burak'a binip Burak'da göklere götürürken terledi. Burak'ın o terinden sarı gül yaratıldı. Hz Ebu Bekr-i Sıddık İslamla şereflenince, nübüvvet heybetinden terledi. Allah'u Teala Onun mübarek terinden sümbülü halk etti. Hz. Ömer İslamla şereflenince, Rasulullah efendimizin ayağının tozuna yüzünü sürdüklerinde, hayasından terledi. Rabbül Alemin o terden yasemeni halk etti. Hz. Ali dünyaya gelip, Rasulullah efendimiz şerefli beşikleri üzerine, devlet ve saadetle müteveccih olunca, Aliyyül Mürteza, beşiklerinde uyurken, Rasulullah'ın emsaline rastlanmayan güzel kokusunu alıp, Hakkı gören gözlerini açıp, Rasulullah'ın nur saçan mübarek yüzünü görünce terledi. Allah'u Teala Azze ve celle onun mübarek terinden zambağı yarattı. Her zaman vücudu bu zikrolunan güzel kokular gibi kokardı. Terledikçe mübarek terleride öylece kokardı. Yanlarında bulunanlar bu kokuyu duyarlardı.
"Ey insanlar!
"Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamıyacağım.
"İnsanlar!
"Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur
"Ashabım!
"Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizin yaptığınız olayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.
"Ashabım!
"Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
"Ashabım!"
"Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır.
"Ey insanlar!
"Muhakkak ki, seytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.
"Ey insanlar!
"Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izininiz olmadıkca evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
"Ey mü'minler!
"Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukca yolunuzu hiç şasırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-ı Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.
"Mü'minler!
"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse başkadır.
"Ey insanlar!
"Cenab-ı Hakk her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirascıya vasiyet etmeye lüzüm yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle, Allah'ın, meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın. Cenab-ı Hakk, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şehadetlerini kabul eder.
"Ey insanlar!
"Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
"Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:
Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.
Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksiniz.
Hırsızlık yapmayacaksınız.
"İnsanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allah'a aittir.
"İnsanlar!
"Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?"
Saheb-i Kiram birden şöyle dediler:
"Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye şehadet ederiz!"
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şehadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu:
"Şahid ol, yâ Rab!
Şahid ol, yâ Rab! Şahid ol, yâ Rab!"
Artık günahları bırakmalıyız,
Zaman varken tövbe etmek ne güzel,
Bu dünyadan sonra ahiret için ,
Allah'a ibadet etmek ne güzel.
Bitmeyen bir hayat bizi bekliyor,
Canım ne isterse Rabbim veriyor,
Öyle yaratmışki sözler yetmiyor,
Cennet bahçesine girmek ne güzel.
Ne güzel, ne güzel, tövbe etmek ne güzel.
Kabir melekleri gelecek bir gün ,
Belki güleceğim belkide üzgün ,
İnşallah defterim olursa düzgün ,
Sırat köprüsünden geçmek ne güzel.
Ne güzel, ne güzel, tövbe etmek ne güzel.
Cennet bahçesine girmek ne güzel.
Ben kim miyim?
Hani Seni Seviyorum ya
Hani gıpta ediyorum ya ashabına
Hani Hz.Fatıma’yı anam, Hz.Hasan Hüseyin’i kardeşim olarak görüyorum ya!
Hani ne zaman hüzünlensem, Sen geliyorsun ya aklıma
Görmeden hayranım Ya cemaline
Kalbin kadar güzel yüzünün hayalini kuruyorum ya
Hani ne zaman çok gülsem
Sen’in hafif kızgın bana baktığını görüyorum ya!
Hani bana diyorsun ya” Yerinde olsam, az güler çok ağlardım ” diye
Sonra nerede bir yetim görsem Sen’i buluyorum ya yanımda
Hani bana diyorsun ya “Beni istiyorsan onun başını okşa
Hani hep bir özlem var ya içimde
Hep vuslat varya hayalimde
Hani gözyaşları içinde, yeşil kubbenin resmine bakıyorum ya
Hani hayal ediyorum ya hep Efendim
Safa-Merve arasında, önümde Sen varmışsın gibi koştuğumu..
Hani uzun boylu, siyah saçlı, beyazlar içinde birine Sen diye sesleniyorum ya!
Sonra adam arkasını dönünce
Senin olmadığını görüyorum da eğiyorum ya başımı,
Sevincim yerini hüzne bırakıyor ya
Hani Sana gidecek her yolcuyla selam yolluyorum ya
Sonra da selamımı almışsın gibi seviniyorum ya
Hani kalbimin bir yanı “Ümit” derken,
Bir yanı korkuyla atıyor ya
Hani Seni Seviyorum Ya Efendim
Hani günahlarımı unutup, Seninde beni sevdiğini düşünüyorum ya!
Duyuyorum ya “ÜMMETİ” diye seslenişini
Ne zaman bir yüzük alsam elime
Senin yüzüğün geliyor ya aklıma
Hani üzerinde Muhemmedun Resulallah yazılı olduğunu düşünüp,
Ebu Bekir ve ashabına selam yolluyorum ya
FILM
MUZIK
Emre’nin ilahi aşkla söylediği söz..
‘’Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü ‘’
Yaradan’ın yarattığı her şeye, hoşgörüyle, sevgiyle bakılmasını tavsiye ediyor Yunus..
Konu hassas…. Malüm sevgi olunca..
Sevginin kaynağı Rabbimiz.. Kaynağına sevgi göstermedikçe; birbirimize ve diğer tüm yaratılmışlara sevgi göstermemiz imkansız.. Sadece seviyor zannederiz o kadar.. O da üç gün sonra biter..
Sevgi neydi?
Sevgi incitmemekti, sevdiğine kıyamamaktı, yüreğinde hissetmekti…
Yunus’un duyduğu sevgi de böyle; bakılan her şeyde Rabbi görmek.
O’nun tüm yarattıklarına sevgiyle yaklaşmak, O’nu incitmemek adına; her an hoşnutluğunu gözetmek..
İnsan yaşadıkça öğreniyor; iman etmenin güzelliğini..
Yüreğinde Allah aşkı oldu mu, her şey ama her şey sevgi olup çıkıyor..
Bizler hepimiz sevdiklerimizi kırmaktan, incitmekten çekiniyoruz öyle değil mi? Ama sevmediklerimiz için öyle mi? Onlar için aman o beni sevse de olur sevmese de olur diyoruz..
Ancak Yunus Emre gibi; yüreğinde Allah aşkı olan insan, işte böyle düşünmüyor..
Karşısındaki kişi kötü davransa da, kötü söz söylese de hoşgörüyle yaklaşıyor..
Allah’ın yarattığı kul, ben nasıl Rabbime karşı gelirim? diye düşünüp, gördüğü kötü davranış karşısında aynı şekilde karşılık vermiyor. Vicdanının sesini dinliyor ve İlahi adalete sığınıyor.
Çünkü biliyor ki; Rabbi, yapılan her şeyi görüyor, işitiyor ve biliyor.. Ve yine biliyor ki; gün olacak tüm gizli haller bir bir ortaya çıkacak.
İmanını saf ve temiz tutmaya çalışan samimi insan hiçbir zaman kendine yakıştırmadığı, Allah’ın sevmediği tutum içinde olmaz. Çünkü O’nu incitmekten, kırmaktan çekinir.
İnsanız hepimiz hata yapabiliriz.. ama yapılan hatayı fark ettiğimiz anda özür dilemesini de bilmeliyiz.. Hata yapanlara karşı da tolerans tanıyıp, affedebilmeliyiz..
Allah ayette; affetsinler ve hoş görsünler demiyor mu? Siz affedilmek istemez misiniz demiyor mu?
O halde bir Müslüman’a Allah’a istemediği davranışta bulunmak, kincilik yakışmaz..
Kendim için konuşuyorum;
Sevgimi yüzlere, binlere, milyonlara bölüp paylaşabilirim..
Yaradan’ın tüm yarattıklarına sevgi ile ( güzellikle) yaklaşabilirim içimdeki Allah aşkından dolayı..
Kötülük yapanlara karşı da sabredip susabilirim, aynı üslupla karşılık vermeyebilirim, vermem de…
Ama, işte aması var…
Ben herkesi sevemem.. Severim dersem yalan olur.. Sizi değil kendimi kandırmış olurum.
Ben yüreğinde Allah korkusu taşımayan bencil, merhametsiz, vicdan sahibi olmayan olan insanları sevemiyorum, sevmiyorum.
Zulmedenleri, kendini beğenmişleri, can acıtanları sevmiyorum.
Dinime laf söyleyen, küçümseyen insanları sevemiyorum.
Müslüman din kardeşiyiz diyoruz hepimiz.. Peki bunun neresindeyiz?
Masum bir ailenin ocağına kor ateş düşürmüş caniler hayasızca gülerken, elini kolunu sallayarak dolaşırken ben onları nasıl sevebilirim?
Bir tevekkül istiyorum Rabbim;
Sana giden yollarımı açan,yüreğime bir fetih,hasretlerime bir vuslat...
Fazlından bir tevekkül istiyorum ey Rabbim beni sana bağlayan yalnız sana, sadece sana
Yeni Bir Yüzyıl Yeni Bir Paylaşım
Yeni Bir Görsellik Yeni Bir Asrı
Saadet Mühüm Olan Asabı İkram
Zamanını Bilmek O Zamanki Asrı
Saadeti Hissetmek O Gün Olduğu
Gibi Bu Günlerde,de Tutarlı Ve Yüksek
Lisanslı Bir Şekilde Asabı İkram Gibi
Davranıp İslamın Önündeki Engelleri
Kaldırıp Asabı İkram Hakiki Muhammet
Ümmeti Olabilmek Hakiki Asrı Saadet
Bu Asırlık Zaferleri Sevinçleri Paylaşıp
Hissedilmek Şahit Ol Yarap Şahit Ol
Muhammet Deyip Asabı İkram Gibi
Nice Başarılara Nice İslam Zaferlerine
Şahitlik Edip Hakiki Mümünlikle Yaşadığımız
Çağa Yaşadığımız Asrın Saadetlerine
Ulaşabilmek Tıpkı Asabı İkram Gibi
Layık Olabilmek Nice Başarılara Ulaşabilmek
Mühüm Olan Bu Asrı Saadet Bu Yeni Asrı
Saadetlerde Bütün Muhammet Ümmetine
Başarılar Dilerim
Gülleri sevmem bundandır. Gülizarlarda dolaşıp üzerime çiğ çiğ gül kokuları yağsın demem bundandır. Hasretlik bir sevdayı güllerle bezenmişçesine içime çekişim ve her hayal kırıklığında Senin kırık kalbini hatırlayışım bundandır efendim..
Sen gelmezden evveldi başıbozukluğumuz.
Sen yetmezden evveldi yetişemediğimize uzanışlarımız.
Sen yitmezden evveldi cennet misal baharlarımız.
Sen sevmezden evveldi kırçıl bakışlarımız.
Sen esmezden evveldi çöl sıcağı hırslarımız.
Kime bakarsın ki bizden başka. Kime gülersin ki.. Kimi görürsün ki deyip de avuntulara doluştuğumuzun ertesiydi anladık.
Anladık ki
Senden başka Herşeye bakmış..
Senden başka Herşeyle gülmüş..
Senden başka Herşeyi görmüş gözetmiş idik..
Ama listelerimizde ve dualarımızda bir Sen yoktun Sevgili..
Senden başkasına bakışlarımız ve kalbimizi verişimiz vefaya sığar mıydı, bilemedik !
Senden başkasına dualarımız kabul görür müydü idrak edemedik !
Senden başkasına sunduğumuz gözyaşlarımız samimi miydi hissedemedik !
Ama yine de, bütün noksanlıklar bizde kalmak üzre,
"Gel ne olur" diyen yüzbinlere bir gülüşünle GEL.
"Sev ne olur" diyen yüzbinleri bir bakışınla SEV.
"Kal ne olur" diyen yüzbinlerle bir duanla KAL.
Bizleri de Sevgi Çemberinin içine alır mısın Efendim
bir kadını ağlatırken çok dikkat edin...!!!
.... çünkü Allah gözyaşlarını sayar.....!!!!
kadın;erkeğin kaburgasından
yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı..!!!
öyle olsaydı ezilirdi......!!!
üstün olsun diye başındanda yaratılmadı......!!
AMA GÖĞSÜNDEN YARATILDI......
Eşit olsun diye......
kolun biraz altında...Korunsun diye...!!!
KALP HİZASINDA SEVİLSİN DİYE!!! ....
Sözlerin en güzeliyle övüldün, ben seni nasıl öveyim
Allah’ın sevgilisisin, kimim ki seni öylesi seveyim?
Muhtaç değilsin ki kullara Resul, ümmetin sana muhtaçtır
Senin ümmetin olmak ya Muhammed, şereftir, başlarda taçtır.
Sen bürünüp sarınandın Peygamber, seni vahiy titretmişti
Emir aldın çıktın yola, dönmedin, çünkü Allah emretmişti.
Abdullahla Aminenin yetimi, kimsesizlerin kimsesi
Sen İslam’ı anlatırken susardı alemler, dinlerdi sesi.
“Allah bizimledir” dedin, savaşta nefisleri bile yendin.
Muhammed-ül emindin ki yalnız Allah’a güvendin.
Keşke yanında olsaydım, özlemim asırlara uzanmazdı
Senin hasretinle ömür, yılları yaşamaktan usanmazdı.
Sevgililer sevgilisi Muhammed, Sensin tüm dertlere tabip
Kabul buyur sevgimizi kapına, Alemlere rahmet Habip.
Çok perişan hallerdeyiz, merhamet uzaklaştı yöremizden
Hak, hukuk, adalet, sevgi kayboldu, adetimiz, töremizden.
Kurana “dogma” diyorlar bazısı, ümmetin her şey razısı
Öğrenen yok, öğreten yok İslamı, elif, be Arap yazısı!
Tekrar dua et bizlere ya Resul, kurtar bizi bu zilletten
Allah’ım esirgeme bizden affı, zikr eyleyen bu ümmetten.
Yüzümüz yok, başlar eğik huzurda, layık mıyız ki himmete?
Affetmeyi seversin Sen, af eyle, layık eyle merhamete.
Her sevginin kaynağısın Muhammed, yaratıldık Sen sebebi
Senden sonra peygamber yok ya Resul, elbet sensin en son Nebi.
Gül görünce kokan sensin gönülde, yürek sensin, canda sensin
Sen ışıksın, nurlu Tensin Muhammed, Hakkı bize öğretensin.
Seni övmek haddim değil bağışla, selam selavat sanadır
Kovsan bile kapılardan layığım, bu gönül Aşktan yanadır.
SOHBET - SIKINTILI İŞİN SONU SELÂMETTİR
Bir iş, ne kadar sıkıntı içinde olmuşsa, o kadar uzun ömürlü olur. Peygamber efendimiz; “En çok sıkıntıyı ben çektim!” buyuruyor. O hâlde, hak olan dini de, kıyamete kadar sürecektir.
Âdem aleyhisselâm, kupkuru bir dünyaya geldi, yıllarca sıkıntı çekti. Sonra, iki evlâdından biri, diğerini öldürdü. Bir baba için ne zordur!
Nuh aleyhisselâm 950 yıl uğraştı. İnanmadılar, dövdüler, çok eziyet ettiler. Her seferinde öldü diye bırakırlardı. Cebrail aleyhisselâm gelir, yaralarını sarardı. Tekrar tebliğe başlardı. Sonra Allahü teâlâ ona gemi verdi.
İbrahim aleyhisselâmı ateşe attılar. Oğlunu kesme emri verildi ki, bu Allahü teâlânın halili ve peygamberiydi.
Musa aleyhisselâm da çok çekti, doğduğu sene Firavun bütün erkek çocukları öldürdü. Senelerce çobanlık yaptı. Birgün hanımı hâmile, zifiri karanlık ve çaresiz... Bir ışık gördü, ışığa gitti. Orada Allahü teâlâ ile konuştu. Bu mirâc değildi.
Eyyüb aleyhisselâmın kurtlanmadık yeri kalmamıştı.
Yakup aleyhisselâm ağlamaktan gözlerini kaybetti.
Yusuf aleyhisselâm kuyuya atıldı.
Zekeriya aleyhisselâm, ağacın içinde ağaçla birlikte testereyle kesildi.
İsa aleyhisselâm, 30 kadar kişiyi ikna etmek için neler çekti! Öldürmeye çalıştılar.
Hazret-i Ebû Bekir, ne sıkıntılar çekti, kaç kere dövdüler! Herkesten önce iman etti, malını ve canını feda etti.
Hazret-i Ömer, namaz kılarken şehit edildi.
Hazret-i Osman, Kur’ân-ı kerîm okurken şehit edildi.
Hazret-i Ali’nin çektikleri, hele Hazret-i Hüseyin’in başına gelenler...
Peygamber efendimizin vârisleri de, çok çektiler. Ne için? “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah” dedikleri için.
Dolayısıyla inanmak çok zor, inandırmak daha zordur. İman, Allahü teâlânın, kullarına ihsan ettiği, özel nimetidir. İmanı olanlar, sevinçten oynasa yeridir!
Üzerime Salavat getirenlere kıyamet günü sefaatçi olurum. Salavat getirmeyenden ise uzağım. (Hadis-i Şerif)
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammed ve ala âlihi ve ashâbihi ve sellim
BİR NASİHAT
Seni ölüme götürse de doğruluktan ayrılma.
Günün Sözü
Doğru söz kalbe rahatlık verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
Bazen zordur yaşamak..
Nefes almak bile güç gelir insana.
Bir kuşun kanadına takılıp gitmek istersin uzaklara..
Bazen güzel bir söz tutar seni ayakta!
Bir sırdaşının sıcak gülümsemesi bağlar insanı hayata... bir de iki kelime kalır dudaklarında:
..."İyi ki varsınız hayatımda..".